hiçbir önyargıya sahip olmadan izlenen ancak filmin özellikle sonuna doğru yok artık le bron james dedirten film.
sanki başı ve sonu (hatta biteceği yer dahi) tahmin edilebilen bir filmin arada çeşitli rastlantılarla tamamlanması gibi geldi senaristin yaptığı.
bazı sahnelerden sonra çocuk arkasını dönse kız önünden geçecek, önünü dönse arkasından geçecek gibi bir his uyandı içimde. ayrıca anladığım kadarıyla wicker park' da cep telefonu yok(biraz south park' ı andırıyor bu noktada -kafiyeden de olabilir-), sonra bir kaç telefon mesajı bıraktıktan sonra -ki bunlardan biri de tam kötü kızın evde olduğu sırada iyi adama ulaşıyor- bir daha hayatının aşkı aranmıyor wicker park' da, bir başkası da filmin başında dikkat çeken bütün objeler ve insanlar- bir hollywood kuralı olarak- filmin sonuna doğru tek tek kullanılıyor, hatta izleyicinin gözünün içine sokuluyor.
şahsım adına konuşmak gerekirse, izleyenleri şaşırtabilecek bir film olarak düşünemedim, belki film boyu çok şaşırtıcı unsur olmasından şaşırma yetim köreldi ancak, daha kötü kızı görür görmez filmin sonunu yanımdakine anlatmam benim çok zeki bir varlık olduğumu göstermez sanırım.
biraz iyi biraz kötü söyliyip, film eleştirisinde tuna kiremitçi gibi davranmak istiyorum ve filmin müziklerinin özellikle son sahnede sanıyorum coldplay' e ait olan şarkının sahneye ve filme yakıştığını söylüyorum.