Avrupa Gıda Standartları Ajansı'nın (EFSA) hazırlamış olduğu "Gıdalarda Kimyasallar" raporuna göre, "bulaşan" olarak nitelendirilen GE ve MCPD maddeleri bakımından en yüksek ikinci kategorideki yağdan 4 ile 6 kat daha fazla olduğu belirlenen yağ. Aslında bir çok yağ çeşidinde kanserojen maddelerinin olduğu bildirilmiş. Palm yağındaki oran ise çok yüksek.
Bununla birlikte Palm Yağı kullanan firmalar söz konusu "bulaşan" maddelerin insan sağlığına zararlı olup olmadığının araştırıldığını, gıda ürünlerinde ne kadar seviyede kullanılabileceğinin belirlenmesini beklerini ifade ediyorlar.
Bu aşamadan önce de ortada pek çok bulanık durum var aslında. Öyle ki insanların sağlığının düşünülmesinden çok ekonomik nedenler varmış gibi görünüyor. Bu ekonomik nedenlerin başında da Palm yağı üreticileri ve diğer yağ üreticileri arasındaymış gibi görünüyor. Zira 1970'lerin başından beri yemeklik yağ olarak da kullanılmaya başlanan palm yağının tüm dünyada yıllık kullanım miktarı 60 milyon ton. Dünyada tüm yemeklik yağların kullanım miktarı ise 180 milyon ton. Yani Palm Yağı kullanılan tüm yağların 3'te 1'ini oluşturmakta. Bu durumda Palm Yağı'nın en büyük iki üreticisi olan iki ülke Endonezya ve Malezya değil de ABD ve Fransa olsaydı da böyle bir rapor hazırlanır mıydı sorusu da geliyor akıllara. Bununla birlikte Palm Yağı'nın ilk ortaya çıktığı yıllarda ABD "Ben bunu kullanmam, çünkü benim soya yağı üreticilerim var." diyor. Ama ABD şimdi yılda 2,5 - 3 milyon ton Palm Yağı kullanıyor. Palm Yağı çok daha ucuz. Çünkü aynı büyüklükteki tarım alanından elde edilen Palm yağı soya yağının tam 7 katı.
Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği Başkanı ve yaklaşık 50 yıldır sektörün içinde olan Metin Yurdagül ise ortada hedefli ve planlanmış bir hareketin bulunduğunu ileri sürüyor. Zira Palm Yağı hakkında insan sağlığına zarar veren herhangi bir kanıtlanmış bilimsel bir verinin bulunmadığını açıklamış. Şu anda Palm Yağı içinde yer alan ve bulaşan olarak nitelendirilen bir maddenin (MCPD) incelemesi yapılıyor. Bu inceleme sonucunda açıklanmış bir şey yok. Ayrıca bu incelemeler sonucunda eğer bu madde zararlı bile olsa bu yağın kullanımının yasaklanması gündemde değil. Bu ürünü kullanmamız halinde kanser oluruz anlamı da çıkmıyor. Zira bir bulaşanın etkisi dozuna göre belli olur. Belirlenecek şey bu maddenin yağ içinde ne kadar olabileceğinin belirlenmesi.
Ülkemizde de durum şu
350 bin tonu yemeklik olmak üzere ülkemize yılda 500 bin ton civarında Palm Yağı giriyor.
Gıda Bakanlığı şu ana dek herhangi bir olumsuzluk tespit etmediğini bildirdi.
Hiç bir uluslararası kuruluş bu yağı tüketmeyin şeklinde bir açıklamada da bulunmadı.
Hatta EFSA'nın hazırlamış olduğu raporda dahi Palm Yağı'nın tüketilmemesi konusunda bir tavsiye yok.
Son olarak dikkat çeken bir nokta da Palm Yağı üzerinde çıkan tartışmalarda doğrudan Ferrero Grubu'nun üzerine oynanmadı. Nutella başta olmak üzere Kinder Surprise ve beğenilen diğer kinder ürünleri sanki başka firmalar bu yapı kullanmıyormuş gibi doğrudan hedef tahtasında öncelikli olarak yerleştiriliyor. Öyle ki Ferrero Türkiye Genel Müdürü açıklama yapmak zorunda kaldı. Türkiye Ferrero Grubu'nun Palm Yağı konusunda basın açıklaması yapmak zorunda kaldığı tek ülke.
Nutella ortaya kurban gibi sunulurken kimse
Doritos ve Ruffles ürünlerinden,
Ülker'in Dankek, Hanımeller, Çubuk Kraker, Krispi,Biskrem, Bebe Bisküvisi, Dido, Çokonat, Çikolatalı Gofret, ikram, Halley, Petibör,Rondo, Çokoprens, Metro, Yupo, Bizim Yağ, çokomilk gibi ürünlerinde,
Eti'nin Çay Keyfi, Pop Kek, Karam, Gong, Cicibebe, Balık Kraker, Alaska Frigo, Cin, Susamlı Çubuk, Puf gibi ürünlerinde
Torku'nun Banada, fındık ezmesi, çubuk kraker ürünlerinde
Nestle gibi bir devin Nesfit, Kitkat, Nesquick, 1927'nin tüm serileri, Tüm Nescafe çeşitleri'nde
Mc Donals ve Burger King'in televizyon reklamlarıyla destekledikleri patates kızartmalarında,
Oreo bisküvilerinde, Knorr çorba ve bulyon ürünlerinde Palm Yağı kullanıldığından bahsetmiyor.
Balparmak Ballı Mix'inde ve Fiskobirlik'in Nuga'sında bile palm yağı var.
işler biraz karışık. Ama bu durumda çikolata ve gofret tüketmeyeceğiz anlamı çıkabilir.
Sarelle gibi markamızı daha fazla sahiplenebiliriz.
Sarelle'nin adı zanlılar arasında yok en azından.
Elbette bir de şu durum var.
Tüm dünyada kalitesi belli firmalar geleneksel üretim yöntemlerinden pek fazla vazgeçmiyorlar.
Ferrero ve Nestle gibi gıda devlerini hariç tutuyorum.
Ama Eti ve Ülker gibi ülkemizin iki önemli firmasının geleneksel üretim modellerini para için terk edip bu yollara sapmalarını ve devletin de buna engel olacak herhangi bir önlem almamasını ayıplıyorum.
Bu firmalar sadece palm yağı değil şeker yerine glikoz şurubu da kullanıyorlar ürünlerinde.
Sonra da yaşı benim gibi 40'ın üzerinde olanlardan şunları duyuyorsunuz " Bunların tadı bile değişti."
Değişir tabi. 3 kuruş için, daha fazla para kazanmaları için bizim sağlığımızla diledikleri gibi oynayacaklarını düşünüyorlar.
Ne yazık ki bilinçli tüketici profilinden çok uzak yurdum insanı da bunu hakediyor.