anadolu coğrafyasında hep birlikte yaşadığımız vatanını seven ve hainlik etmeyen ermeni yurttaşarımızı tenzih ederek şu kadarını söyleyebiliriz ki; dink cinayetinin arkasında amerikan ermeni diasporası var. niçin ? çünkü diaspora tarafından yaklaşmakta olan 1915 olaylarının bir oldu bitti ile parlamento kararları ile '' sözde soykırım '' emrivakisini kabul etmedi hrant dink. bu yüzden ö l d ü r t ü l d ü. azmettiricileri diasporadaki ermeni lobileri. bu işin en büyük taşeronu ise fetö. unutmayın f gülenin babası da bir ermenidir. anadolu topraklarında bizimle kardeşçe yaşayan ermeniler olduğu gibi, bu kardeşliğe ihanet eden ermeniler de vardır maalesef tıpkı türklerin ve kürtlerin içinden de çıkabilen alçak hain kalleşler olduğu gibi;
Yasin Hayal ve Ogün Samast'ın ilişkileri, Erhan Tuncer'in "polis" veya "asker muhbiri" olması, BBP eski Başkanı Yazıcıoğlu'nun, o dönem meşhur ve vaka-yı adiyye hâline gelen papazlara saldırı yapanların BBP bağlantılarının çıkması üzerine söylediği, "BiZiM TARLAYI ÇOK ÖNCEDEN SÜRMÜŞLER"demesi, üzerinde durulup düşünülmesi gereken konulardır elbette ama Dink cinayetinin öncesi-sonrasında "istihbaratın" tavrı çok daha fazla üzerinde durulması gereken meseledir.
Dink'in öldürülmesinden önce hakkında "Ermeni ayrılıkçısı, eski terörist" vb. sözler sarfedenler, hakkında "Türklüğe hakaret davası" açma girişiminde bulunanlar, bunları söyleyenlerle aynı davadan (Ergenekon) yargılanan Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Emin Gürses'in cinayetin ardından,"Dink, MiLLi KUVVETLERDENDi, ayrılıkçı değildi, soykırım konusunda devletle çalışıyordu, bizim toplantılarımıza katılırdı" demesi üzerine ne düşünmüşlerdir bilemeyiz ama Gürses'in, "milli kuvvetlerdendi" demesi oldukça önemli olsa gerek. Dink'in, ABD ve Avrupa’da birbiri peşisıra kabul edilmeye başlanan "1915 Ermeni soykırımı" yasaları üzerine mutedil bir dil ile karşı çıktığı malumdu, tv'lerde, gazetelerde bahsediyordu zaten; bundan galiba sıradan basit bir "tetikçi" olan Samast ile Hayal’in ve Kerinçsiz gibi tiplerin haberi olmasa gerek. Cinayet üzerine başta Zaman ve STV olmak üzere basın "gözyaşları" ile hareket etti, Dink'in ayağında öldürüldüğü zaman "delik papuçlu ayakkabı" olmasından dem vurarak "Hepimiz Hrant'ız, Ermeniyiz" kuyruğuna girdi.
Cinayetin ardından Dink'in gazetesinde de önemli bir değişiklik oldu ve 1990'larda Yeni Demokrasi Hareketi'nde Cem Boyner ile birlikte "eş başkan" gibi bir ünvanla siyasete atılan, Zaman gazetesi yazarı Etyan Mahçupyan gazetenin başına getirildi. Bu görevi için Zaman Gazetesi’nden ayrılmak zorunda kaldı. Kısa bir zaman önce tekrar, görevinden ayrılarak Zaman'a dönüverdi Mahçupyan. Mahçupyan'ın "özür diliyoruz"cuların arasında yeralması, Gerorge Soros'un"Açık Toplum Enstitüsü"nün üyesi olması, kısaca Mahçupyan'ın "siyasi kişiliği" dikkate alınırsa, Dink'in gazetesinin başına getirilmesi, Kerinçsiz'i, Gürses'in sözlerinden çok daha fazla sarsmış olması gerekir; hakeza, Gürses'in de "milli kuvvetlerden" birinin gazetesinin başına "gayr-i milli" birinin getirilmesine şaştığını düşünüyoruz kolaylıkla. Gülenistlerin Dink cinayeti üzerinden Ergenekon davasında tutuklu bulunanları üzerine yürümesi, cinayeti onların üzerine atma çabaları, bunun için Ergenkon iddianameleri ve delil klasörlerini didik didik ederek "evrak bulma" çabaları malum; iddianamede geçen en basit dedikodu veya asparası bile abartarak ve gerçekmiş gibi milletimizin önüne sererek (bir de STV'deki bazı dizi filmlerde kurgu olarak kullanarak) "toplum mühendisliği"ni en cıvık, en iğrenç ama sarsıcı bir şekilde kullanmaları, Ergenekon davasına ÖLÜMÜNE SAHiB ÇIKMALARI, sadece "gazetecilik" ile açıklananabilir mi, "cemaat" konusu ile alakalı olarak "irdelenmelidir" muhakkak.
Dink'in ölmeden önce son konuştuğu ve onu bankaya yönlendirip, dışarı çıkartan, yerini belli eden kişinin (telefon konuşmasında iddia edildiği üzere), ölümünden sonra koltuğuna oturan Zaman gazetesi yazarı, STV yorumcusu Etyan Mahçupyan olduğunu neden-niçin manşete çekmez? Sadece masumca soruyoruz.