yüksek binalarda birbirine dokunmayan ruhların bir araya geldiği, saygınlığın cüzdan şişkinliğiyle orantılandığı, ilişkilerin mekanik bir hal aldığı, mutluluğu smileyden ibaret insanların yaşadığı bir ortamda, toplumsal kabul görmüş bir statüye sahip olmamanın doğurduğu saydamlıktan bezmiş, hiçbir işte tutunamamış ve hayattaki tek amacı çevresine küçük mutsuzluklar dağıtmak olan bir adamın taktik dehasına şahit olduğumuz muazzam bir filmdir.
her ne kadar film gerilim türünde olsa da son zamanlarda izlediğim en eğlenceli filmlerden biriydi...
eğlenceli derken tabii ki manyak yada sapık değilim! ama filmin kompozisyonu öyle parçaları bir araya getirmiş ki kendimi vay amk! demekten kendimi alamadım. hem hepimiz, o yada bu yüzden hayatımızın bir döneminde cesar olmuşuzdur. mutlu olmaya hakkı olmayan insanlara hakkı olan mutsuzlukları doğal yollarla vermek fikri benim ağzımı açık bıraktı. aslında film boyunca cesar benim için sağ elinde kılıcı sol elinde terazisiyle hassas hesaplarla dokunduğu herkese kararınca küçük mutsuzluklar dağıtan fırça kaşlı bir süper kahramandı...
hep küçük mutlulukları anlatan carpe diem temalı filmleri ağzımızın suları akarak izledik ya... işte size taş gibi bir anti carpe diem filmi.