lanet olası, düşman başına denilesi olaydır.. küçücüktüm. henüz ilkoukla bilem başlamamıştım. sokakta oynamayı, çamurdan pastalar yapmayı çok severdim. yaşama sevinciyle doluydum. ama gel gör ki feleğin tokadıyla daha o yaşta tanıştım. okulda başlayan bit salgınından sokak arkadaşlarım da nasiplerini almışlardı ve tabi ki bana da bulaştırmayı başarmışlardı. belime kadar uzanan sırma gibi saçlarım amerikan modeli kesilmiş, ilkokula erkek çoocuğu olarak başlamıştım. bonzai modeli olan ben, bit gibi kalan kafamla daha da bir küçülmüştüm. bitlerle savaşmaya başladık. ancak; ne anti-bitler, ne sık dişli bit tarakları, ne gaz yağları, ne de saatler süren bit ayıklama seansları. ne yaptıysak bitleri kafamdan uzaklaştıramadık. gaz yağı saçıma sürülür, kafama poşet geçirilir ve ben cayır cayır yanarak evde dört dönerdim. ama her türlü bağışıklığı kazanmış lanet mahluklar inatla üremeye devam ederdi. geriye pul pul olmuş kafa derim ve gaz prove ile parlayıp canlanan bitli saçlarım kalırdı. ne yaptıysak boşunaydı. o genç yaşımda kafamda yaşayan binlerce yabancı yaratığa mı yanaydım, yoksa saatlerce saçlarımdan ayıkladığı biti, sirkeyi kağıt arasına sıkıştırıp çıtlatmaktan gözleri neredeyse şaşı olacak anneme mi yanaydım.. hayat artık benim için bir işkenceydi.. ne yapsak olmuyordu. artık onlarla yaşamayı öğrenmiştim. tam umudu kesmişken bir gün farkettik ki bit dostlarım nihayet saçımı terketmişler. nedenini hala bilmiyoruz. belki de sıkılmışlardı.. fazla sallamadık ve 40 gün 40 gece bayram yaptık. gidişlerine birazcık üzülmüştüm aslında. ne de olsa onca anıma ortak olmuşlardı. üzerlerinde hakkım çoktu. neyse ki o günden beri bir daha hiç bitlenmedim.. yeni nesilde bit salgını lafını da hiç duymadım. o sadece o yıllara mahsusmuş demek.şimdi kene var gerçi. o daha kötü...