Benim bir babam vardı, dinleyin ey ahali!
Gözleri sürmeli sürmeliydi, rimel çekmişçesine; ağladı mı göz yaşlarının sicim gibi akması, o parlaklığın azimetiydi. Öyle ota boka da ağlamazdı;
Yok, insan olmadığından değil, mertliğin ve erkekliğin böyle öğretilmesindendi.
Zordu be benim babamın işi.
Hem delikanlı olacak, o oranda da insan kalabilecekti.
Gözleri siyah siyahtı, boncuk iriliğinde, gece gizeminde.
Baktın mı içine, sen de kaybolurdun efsun derinliğinde.
Ağladı mı, işte o en inciticisiydi.
Yer yarılırdı da sen içine giremezdin, o kadar yok ediciydi, maneviyatınla hâlâ onun karşında dururken.
O benim babam var ya, çok içine ağlamış, bize göstermemişti o sicim gibi olanları...
Benim bir babam vardı,
Ağladım mı gök susardı, yeryüzü kanardı. Öyle içten ağlardı, insan olmayı anlatırcasına.
Az ağlardı ama,
Çok şey anlatırdı hayata dair bana.