yavaş yavaş kendini sona götüren ideolojinin son dönemde yaşadıklarıdır.
bin yıl süreceği iddia edilen 28 şubat sürecinde, tayyip erdoğan'ın muhtar bile seçilemeyeceği algısı vardı.
şimdiyse asla devrilmeyeceği, tek adam olacağı algısı var. bunu da en güçlü şekilde hissettirebilmek için her yol deneniyor.
ancak ufukta ağır bir ekonomik kriz var. ne kadar ağır olacağını biraz internette araştıran, azıcık yabancı dili olan kolayca anlayabilir.
saddam'ından kaddafi'sine, mübarek'inden esad'ına ortadoğu'daki tek adamların konumlarını koruyabilmek için halka bedava vaadedebilecekleri yeraltı kaynakları vardı. bu sayede halka bedava enerji, konut, evlenme yardımı, vb. yapabiliyorlardı, kapalı ekonomileri sayesinde krizlerden etkilenmiyorlardı. buna karşın, müthiş bir baskı politikasıyla koruyabilmişlerdi iktidarlarını.
sonunda ne oldu? yorgan gitti, ibre döndü, esad dışında-ki aralarında en okumuş, abisi aniden ölünce yerine geçerek en beklenmeyen ve en zeki olanları o idi-hepsi, hem de en güvendikleri kesimlerce bertaraf edildiler.
bizde baskı tamam; ancak yeraltı veya yer üstü bir zenginlik, herhangi bir kaynak yok. nasıl sürdürülecek bu tek adamlık?
siyasal islamın kışı geliyor ve ağustos böcekleri hazırlıklarını yapmamış durumdalar. cırlamalarını daha da artırıyorlar ki kış gelmesin.
ama doğası gereği, sonunda kış gelecek ve ağustos böceklerini süpürüp, baharı müjdeleyecek.
bundan sonrasına bakmak gerekli; bahar ve yaz bu defa yeni gelenlerin ağustos böceği olup cırlamalarıyla mı geçecek; yoksa karınca olmayı tercih edip, kış için hazırlık yapmalarıyla mı?*