Uzatılan eli sıkmayan türbanlı bayanlar sayesinde, kadınlara el uzatmanın görgü kurallarına aykırı olduğunu da öğrendik! El sıkmada önceliği cinsiyet değil, pozisyon belirler. Bir yerden ayrılan birisi selam vererek, ayrılır. El sıkma da bu selam şekillerinden biridir. Eğer her gün gördüğün çok yakın bir arkadaşınsa, "görüşürüz" der, çıkarsın. Yoksa, tokalaşıp çıkarsın.
Uzatılan eli sıkmamak, sadece görgü kurallarına aykırı bir hareket değil, karşındaki kişiye ciddi bir hakarettir. Eli boşta kalmış kişi kendini çok aşağılanmış hisseder.
Hep insanların inançları aşağılamasından bahsedilir, ama inançların insanları aşağılamasından hiç bahsedilmez.Sadece bir saniye tokalaşılacaktır, burada cinsellik teması olduğunu düşünen ya psikolokluktur ya da insanı aşağılayıcı bir inancı vardır. Burada durum sadece basit bir tokalaşma olayından ibaret değildir. Olayın asıl yüzü yakın akraba hariç herkesi insan kimliğiyle değil, bir cinsel kimlikle görmektir. Eğer toplum içinde beraber yaşanacaksa, önce herkesin karşısındakini insan kimliğiyle kabul etmesi gerekir. Eğer, kişilerin inançlarının bir kısmı toplum içinde beraber yaşamaya aykırı nitelik taşıyorsa, o inancın ilgili kısmına saygı gösterilmesi beklenemez. Hiç kimse inancım böyle gerektiriyor diye, toplumsal yaşamda birlikte yaşamanın temel ilkelerini yok sayamaz.
ilkesel olarak, karşındaki her insanın cinsel obje olarak görülmesini geçtim, hiç olmazsa, karşındaki insanın elini havada bırakılmasını baştan engelle. Türban takıp da tokalaşanlar da var veya türban takmayıp da el sıkışmayanlar da. Kimse senin ne düşündüğünü bilemez. Karşındaki kişi elini kaldırmadan, uygun bir vucut diliyle selam ver. Tek selam vermenin yolu tokalaşmak değil. Karşındaki insan bir lutüf gösterip, elini uzatacak, sen o kişinin elini havada bırakacaksın! Hiç bir şey yapamıyorsan, erken davran adamın elini havada bırakma hiç olmazsa!
Hep inanca saygı, hep inanca saygı! Bunu en fazla dile getirenler de ülkedeki en baskın dinin, en baskın mezhebinin temsilcileri oluyor. Yalan mı? Çıkın Anadoluya, bu inanç her kasabada diğer insanlar üzerinde ciddi bir toplum baskısı oluşturmuyor mu? Sabahın körü dahil, günde beş vakit minarelerden ezan okunup, diğer inançlardaki insanlar rahatsız edilmiyor mu? Buna kimsenin hakkı var mı? Biraz da inançlar insanlara saygı göstersin artık! Ne zaman o kutsal inançlar, diğer insanlara, inancı olsun olmasın saygı gösterecek? Kendilerinin devlet karşısında en küçük mağduriyetlerinde özgürlük savaşçısı kesilenler, kendi inançlarının diğer insanları ne kadar baskı altında bıraktıklarını görmek istemiyorlar. Üstelik devlet en fazla yine de kendi inançlarını temsil ediyor, diğer inançlara ilk okullarında bile yer vermiyor!