bu konuda kabataslak bir genelleme yapacak isek dünya'da yaşayan insanların %90 ı kendine tapmak için bir araç ve yahut bir güç seçmiştir. gerek kendisine doğuştan aktarılan bilgiler neticesinde gerek kendi öz iradesi ile.
geri kalan %10 luk kısma inanmayan ve yahut inanmak ile inanmamak arasında kalmış kişiler olduğunu varsaysak; bizim yaptığımız karşılaştırma da yapmış olduğumuz basitlik ortaya çıkar.
nedir bu basitlik? ateist ve agnostik olan kişilerin çok büyük bir kısmı sonrada inancından dönmüştür. bu bir gerçektir. sonrada inancından dönmüş kişi, kendisine inanç hakkında söylenenlere elbette direkt olarak inanmamıştır. biraz kendi kafasında topladığı bilgileri yoğurmuş ve kararını vermiştir. yani inançsız olmak için bilincini kullanmıştır.
kişi bu konu üzerinde düşünmesini bir zeka belirtisi olarak kabul edebiliriz.
şimdi; az çok düşünerek bir hedefe ulaşmış %10 luk bir kesim var; kendisine öğretilenleri bellemiş, kafasına oturtmuş bir %90 lık kesim var. %10 luk kısmın oran olarak; %90 lık kısımdan fazla düşünen insan olduğunu anlamak için araştırma yapmaya; makale yapmaya gerek var mıdır?
nitekim tanrıya inan kişilerin hepsi elit değildir, hepsi neden yaratıldığını, ne amaçla geldiğini, ölümden sonra neler olacağını, ya da ne bileyim bir kaç ateist kişilerin kendi inandığı dinde eksik gördüğü fikri düşünecek derleyecek toplayacak kadar düşünür kişiler değiller. ancak ateist kişilerin(cidden kafasına oturtmuş ya da modaya uyayım diye) kafasında sürekli bu durumu kurguladığını az çok tahmin edebiliriz.
neden?
e çevrelerinde bir sürü inançlı insan var, o kendisini diğerlerinden farklı görmenin rehavetine kapılmış, bir kaç ucuz soruyla önemli olgulara nasıl saldırabilirim' davasının peşinde. He kafasına oturtmuş kendi yolunu çizmiş, başkasının inancı umrunda olmayan inançsız kişi de inançlı bir kişiye göre, inanç mevzusunu daha fazla düşünür.
peki şöyle olsaydı; dünyanın %90 ı inançsız %10 u inançlı olsaydı! o zaman kim daha fazla düşünürdü yapması gerekenleri?