üzerine oldukça çok konuşulmuş. ancak ''uydurukça'' olduğu yönünde dayanaksız savlar ortaya atılmış. doğrusu bu savlar ilk kez atılmış değildir, yılardır süren bir savaşım var. karşıtların en büyük destekçisi necip fazıl, kendisi türk dili ile oldukça uğraşmış bir kişidir.
şöyle bir örnek vererek olayı kurtarmayı amaçlar:
“Türkiye’yi batıran sâiklerin bir müessire bağlanmasındaki âmil sebep nedendir ve nedir?”
''Türkiye'yi batıran etmenlerin bir dayanağa bağlanmasındaki etkili olan güç nedendir ve nedir?'' diye çevirmek yerine(sözcüğü sözcüğüne çevrilmez, arap gibi tümce kurulmaz.) aşağıdaki tümceyi vermiş ve muhteşem bir örnek(!) vermiştir:
“Türkiye’yi batıran nedenlerin bir nedene bağlanmasındaki neden neden, nedendir ve nedir?
kendisi daha sonrasında da, sami banarlı örneği vererek latince'den geçtiğini söylediği -sal, -sel ekine bir eleştiriyi arapça'dan geçme nispet ''i''li tümceler kurarak verir. verdiği örneklerin de çoğu zaten türkçe değildir(ruhsal, parasal gb.) -sal ekine ben de bir noktaya kadar karşı çıkıyorum. çünkü bu -sal eki yüzünden belirtisiz ad tamlamaları ortadan kalkacak. parasal yerine, para konuları oldukça kullanılabilir. Türkçe'de zaten nispet ''i''sine de ''sel, sal''a da pek gereksinim yoktur.
kendisi yine o dönemde önerilen sözcüklerden ''yaşam''a da takmış kafayı. ''ya bunlar türkçe değil, ya da ben türk değilim'' diyor. ''yaşam'' sözcüğünün başkurtça da içinde olmak koşuluyla başka türk lehçelerinde ''yaşav'' biçimiyle kullanıldığını ya bilmiyor, ya da kötü düşünceli olsa gerek.
çok sevdiğim murat bardakçı da aynı yanlışa düşerek ''öd, sevi'' gibi sözcüklere takmıştı kafayı. bunlar da türkçe mi diye.
kendisinin orhun anıtlarında ''öd tengri yasar, kisi oglı köp ölgeli törimis'' sözlerini okumuş mudur? bence okumuştur. niye böyle davrandı bilmiyorum...
sevi'yi yunus emre'den duymuş mudur? duymuştur, neden dedi onu da bilmiyorum.
seviyle ilgili son olarak tan atacakken şu türkü sözünü yazıp kapatayım:
''seviler baştan gitmiyor da ah kam ana,
sarılıp yatmayınca...''