cocuklukta mahalle disina cikma karizmasi

entry1 galeri
    1.
  1. çocuklar için mahalle denilen kavram, bir yerel yönetimden çok, sınırları "bu sokakta oynayacaksın", "bakkalın ötesine gidersen g.tünü patlatırım"(orta sınıf aile), "çok ekstrem durumlar dışında sitenin dışına çıkarsan piano kursuna gidemezsin" (aristokrat aile) gibi sözlerle çizilmiş bir yerdir.

    ve sınır, bazı akıllı, uslu, sözünün eri, temel reis izleyip izleyip ıspanak manyağı olan, barış manço'nun sevdiği tarz çocuklar için çıkılmaması gereken bir çizgi iken; bazı kendini bilmez, lakayıt, anaya babaya saygısı kalmamış, insanlıktan nasibini almamaış, gamsız çocuklar için aşılması çok cezbedici gelen, yasağın şehvetini yaşatan, geçildiğine orgazmik patlamalar yaratan sınırdır. sanki bana meksika sınırı mnakoim. hangi tür çocuk olduğumu anlamanız çok kolay. ama diğer çocuklara neden sinir olduğumu birazdan bulabilirsiniz.

    bizim mahallede de, erkekliğe ilk adımı atmak, mahallenin dışına çıkmak ile olurdu. mahalle değil, afrika kabilesi sanki. mahallenin dışına çıkanlar gol yollarında görev alırken, çıkmamış olanlar ise "ortada sıçan" tabir edilen, modern futbolda yeri olmayan bir msiyon üstlenirlerdi. günümüzde "ortada sıçan" ekolünün tek ve son temsilcisi, sabri sarıoğlu'dur.

    küçüğüz, her mahallede olması elzem olan, olmadığında ihtiyar heyetinin onayı ile mahalleye atanan "gıcık lider çocuk ve onun karaktersiz yardakçıları" bizim mahallede de var. bir gün bunlar kan ter içinde geldiler:

    gıcık çocuk: şiş yan sitede çok güzel, çok acaip meyveler var.
    ben: nasıl bişey olm?
    yardakçı: di mi abi, çok acaip. hehhe abim benimmm.
    ben: yanınızda getirseydiniz keşke.
    gıcık çocuk: valla getiriyorduk, kokusuna dayanamadık, yedik.
    yardakçı: yedik abicim. kokusu güzeldi di mi?
    gıcık çocuk: babama sordum, avustralyadan gelmiş o meyveler. sadece o sitede varmış.
    yardakçı: abustorya.
    ben: yapma ya, merak ettim şimdi.
    gıcık çocuk: biz yine gideceğiz. gel sen de.
    ben: ama nasıl olur ki. çaktırmadan gidemem.
    yardakçı: bırak abi gelmesin o. salçalı ekmekten başka bir lezzet bilmesin.
    ben: tamam len. geliyorum.

    buraya kadar üşenmeden okuyan arkadaşlar için bir sürpriz hazırladım: naber len? manyak mısınız olm, bi s.k çıkmayacak sonunda, gidin, okumayın lem.

    ananski bi gittik, meyve dedikleri, böyle minyatür domates gibi, kuşburnu gibi bişey. abustoryadan gelmişmiş. s.kikler. o gün tadını beğenmedim ama, aklıma "abustoryadan gelmiş" lafı geldikçe değer kazandı gözümde, yedikçe yedim, yedikçe yedim. akşama da bağırsak tabir edilen organın aslında basınçlı hava ekipmanı görevi üstlenebileceğini, bir kompresör, bir vantilatör olabileceğini ailecek öğrendik. tanrım o sesleri apartman boşluğundan duyan komşular, "gece gece tadilat mı yapılır be" diyerek kapımıza dayanmışlardı. sonrası babamdan işittiğim muazzam azar, abimden yediğim foryu ve aduket.

    o abustoryadan gelen meyvelerden de, yiyerek değil, sadece boruların içine koyup milletin kafasına atarak faidelendik. ziyadesiyle.
    8 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük