Klasik Yunan Mitolojisi'nde birçok savaş anlatılır. Bunlardan bir tanesi de ilk tanrıların soyundan gelen Titan'larla tanrılar arasında geçenidir. Bu savaşı Titan'lar kaybederler ve bedelini Atlas öder. Cezası, dünyayı ve gökkubbeyi omuzlarında taşımak olur. Bu nedenle mitolojide Atlas'ın adı birçok kez "kuvvetli hamal" olarak geçer.
Mitolojinin bir diğer önemli figürü de Medusa'dır. Medusa, Gorgon denilen üç kız kardeşin en küçüğüdür ve yılan saçlarıyla bakanları korkunç acılar içinde taşa çevirir.
Klasik Yunan Mitolojisi'nde Atlas ve Medusa'nın yolları yalnızca bir kez kesişir. Öyküye göre, Zeus'un sayısız oğullarından biri olan Perseus, Kral Polydektes'e düğün hediyesi olarak Medusa'nın başını vaat eder. Sözünden geri dönmez ve bu zorlu görevi yerine getirir.
Perseus, dönüş yolunda dinlenmek için Atlas'ın yurduna uğrar ve geceyi orada geçirmek ister. Atlas, Perseus'u kovar ve onu dövmeye kalkar. Bu durum karşısında paniğe kapılan Perseus, heybesinden Medusa'nın başını çıkarır ve Atlas'a gösterir. Atlas bir anda kocaman bir dağa dönüşür ve bu sayede cezasını çekme külfetinden kurtulur.
Yukarıdaki öyküyü okuyunca biz kanlı lağım farelerini dünyanın ağırlığını omuzlarında hissetmek zorunda kalan Atlas'a benzetmeden edemiyorum. Sırtımızdaki onca ağırlığın bezginliği içinde farkında olmadan Perseus'u bekliyor olabiliriz.
küçük iskender bizim bu bekleyişimizin farkında olmalı ki elinde Medusa'nın başı ile değil ama "Medusa'nın Makası" ile çıktı geldi.
(Hoş geldin Perseus.)
Medusa'nın Makası küçük iskender'in (şimdilik) son kitabı. Birçok iskender kitabı gibi bu kitabı da sınıflandırmak son derece zor. Ama illa bir sınıfa dâhil etmek isterseniz küçük iskender'le yapılan uzun bir sohbet kitabı diyebilirsiniz.
Kitaptaki iskender, bir akşam mükellef bir rakı sofrası (bira değil) kurmuş ve anlatmaya başlamış. Anlattıkları içinde, rakı adabı, meyhaneler, seri katiller, filmler ve yönetmenler, Ufuk Uras'a yazılmış bir mektup, başbakanın ünlü "ananı da al git" sözü üzerine düşünceler, günlük politik ve apolititik değerlendirmeler ve burada sayamayacağım diğer yüzlerce ayrıntı var.
iskender, kitabını öyle bir kurgulamış ki, bu sayede biz okurlar sıkıcı bir monolog içinde değil de karşılıklı bir sohbet havasında buluyoruz kendimizi. Çünkü iskenderî metinler, kitabı her kapatışımızdan sonra beynimizi didiklemeye devam ediyor.
Medusa'nın Makası, küçük iskender'in diğer kitapları içinde en açık politik mesajlar içereni. Daha önceki iskender kitapları okurlarını isyana dolaylı yollardan davet ederken bu kitaptaki metinlerin bazıları doğrudan sola göndermeler içeriyor.
Bazı metinlerin bir diğer özelliği de yakın zamanlardaki olaylara ilişkin görüşler içermesi. 22 Temmuz seçimleri, başbakan, laik-antilaik kutuplaşması ve diğer gündem maddeleri bu başlıklar içinde sayılabilir.
Fakat kitabın omurgasını yine geri kalan metinler oluşturuyor: Azınlıkta kalanlar, eşcinsellik, David Bowie, Marlyn Manson, Charles Manson ve diğer seri katiller, Donnie Darko, David Lynch, Kubrik, Pink Ployd, Hemingway ve daha yüzlerce farklı ayrıntı kitabın içinde.
Sonuç olarak, ben kitabın dünyanın yükünü hafiflettiğini söylesem de küçük iskender okurları onun asla böyle bir şey yapmayacağını bilirler.
