sozluk yazarlarinin hayal hikayeleri

entry1 galeri
    1.
  1. ütopik-marx'ın kızdığı ütopikler değil-yazarların kurdukları hayallerin hikaye formatında sunulması.

    yağmur öncesi kasvete bürünen gökyüzünün altında melankoli eşliğinde yürüdüğüm günlerden biri. az bulunur bu manzaranın tadını çıkarmak için ağır ağır ilerlemekteyken aniden karşıdan o afet i devran belirdi. o ne endam, o ne salınış, o ne güzelliktir derken, aklım firar etme noktasına, o da bana doğru geldi. bana iyice yaklatığında yavaşladı ve -saatiniz var mı acaba? dedi, -var. dedim, -ee kaç dedi? ben de -saatin kaç olduğunu sormadınız ki, saatiniz var mı diye sordunuz dedim. siktir der gibi gülümsedi ve uzaklaşmak üzereyken tuttum kibarca kolundan ve -ben yaşamın küçük tılsımlı karşılaşmalar, testler içerdiğine, bu fırsatın o an dışında hiçbir şekilde bir daha karşımıza çıkmayacağına, bu fırsatı o an her türlü sonuca rağmen değerlendirmek için risk almak cesaretinin gösterilmesine inananlardanım. sizi şuradan çekip gitikten sonra bir daha asla göremeyebilirim ve bu ukte ile yaşamaktansa en sert karşılığınıza dahi "denedim en azından" pansumanıyla razıyım, dedim.

    sonrası:
    - değişik biri gibisin. herkese böyle mi davranırsın yoksa bu ezberlediğin bir pasaj mı, ya da spontan mı?
    + tamamen doğal.
    - adım arzu.
    + benim de word stacking.
    - bu nedir, dalga mı geçiyorsun?
    + yok hayır, şu an bunları aynı zamanda sözlüğe de yazdığımdan ismini vermek istemeyen bir yazar olmalıyım.
    - neler diyorsun, ne saçmalıyorsun?
    + saçmalamıyorum, boyutlarımız farklı. neyse boşver yarın ne yapıyorsun?
    - bu bir teklif mi?
    + sizin için uygunsa, teklif yerindeyse evet, değilse, hayır.
    - ooo bakıyorum politically correct, diplomasi, ayak oyunları da biliyoruz.
    + teveccühünüz hehe.

    sonra bir süre gezdik dolaştık anlattık takıldık. sonra evlendik. çok acayip mutluyuz, hayal gibi(gibi evet) 2 tane çocuğumuz var. sırf başkan 3 yapın dedi diye üçüncüyü atlayıp dördüncüyü yapmayı düşünüyoruz. uyandığım her sabah yanımdaysa o, bahar çiçekleri doluyor odama, yoksa tanıştığımız gün yürüdüğüm kasvetli hava sıkıyor gırtlağımı, taş olup oturuyor boğazıma sonra. yine de, onu da, o kasvetli atmosferi de seviyorum tanıştığımız günün hatırasıdır diye. çocuklar büyüyor, okula gidiyor, okul bitiyor, iş buluyorlar evleniyorlar, çocukları oluyor, mutlu mesut bir yaşamın sonuna doğru ilerlerken torunlarımızla birlikte birden kafama dank ediyor. ulan diyorum zırtapoz! hayat bu mu yani? ne tip bir farkediş yaşadın, nasıl bir reaksiyon gösterdin, nasıl bir aksiyon sundun, neye karşı durdun, amaç ve ideal yokluğu dışında bir amacın oldu mu? dünyaya katkın, uzayda sonsuza yol alacak haklı tepkiden doğan bir soluğun var mı? yok, olmadı, bundan sonra da olmaz derken torun paçamı çekiştiriyor, -dede ninem seni çok seviyo anneme söylerken duydum diyor. -ninenin ebu ecdadını! diyip gözlerimi sabitlediğim heyula noktasından usulca ayrılıyorum. oh hayalmiş hepsi.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük