ahanda! vallahi benim de var yurtdışı anılarım. 2015 yılının ocak ayında "herkes diyarında muhabbetinde bilmem bizi ne civara yazmışlar." gibi haşa sitemkar hislerle kaderin bana da artık bir güzellik yapmasını bekliyordum. ben tam böyle yarı içli, yarı melankolik takılırken telefon çaldı. arayan daire başkanıydı. pasaportunu ayarla çine gidiyorsun dedi.
malum çin ülkemize epey uzakta zati adı üstünde uzak doğu. kendi imkanlarımla gitme şansımın çok az olduğu bir ülkeye iş için bedava gidecek olmak beni ziyadesi ile mutlu etti. hasılı 3 devlet memuru mühendis, 1 tane fabrika sahibinin oğlu zengin mühendis olmak üzere 4 kişi atatürk havalimanında loungeda uçağı bekliyorduk. lounge dedikleri bankaların özel müşterileri havalimanında rahat etsin diye uyguladıkları bir sistemmiş. yiyip içtik, çerezler, çaylar, çorbalar... para vermeden kalktık gittik. zenginlik gerçekten eğlenceli arkadaşlar. bakmayın parayla saadet olmaz dediklerine ben baktım yakından gerçekten oluyor yani.
çine indikten sonra iki tane daha mühendis bize katıldı. daha önceden gidip ordaki işleri organize etmişler. ilk önce şangayda 2 gün gezip tozduk, yiyip içtik. ne yediniz çinde diye merak ettiyseniz hemen söyleyeyim, şangayda türk lokantaları mevcut. efes restoranda dana biftek, garlicte kuzu pirzola yedim mesela. gezme işi bittikten sonra da wushi şehrine gidip fabrikada motor testi yaptık.
işte bu gezi esnasında yaşadığımız hoş anektotlar aşağıda sıralanmıştır.
1) çindeki otellerde masaj salonları var. akşam yemeğinden sonra zengin mühendislerden biri isterseniz bir masaj yaptırın rahatlarsınız dedi. ben ve ellili yaşlardaki diğer mühendis istemedik ama otuzlu yaşlardaki makina mühendisi arkadaşımız ben yaptırayım zaten yorgunum dedi. ben odaya uyumaya gittim ve uyudum. gece yarısı bir uyandım birisi kapımı zorluyor. korktum tabi biraz ama arkadan kilitlediğim için biraz rahattım. biraz daha zorlayıp gitti kapıdakiler. ulan dedim adamlar girse bıçaklasa kim vurduya giderim. sabah kahvaltıda işin aslını öğrendim. bizim arkadaşa masaj yapan kadın işim gece 2 de bitecek. oda numaranı söyle odana geleyim demiş. bizimki heyecandan oda numarasını unutmuş. kıza söyleyemediği gibi kendisi de odayı bulamamış. gece kapımı zorlayanlar meğer bizim masajcı tayfaymış. odayı arıyorlarmış.
2) otelde kahvaltı yaparken ekiptekilerden biri çinli garson kıza ı couldn't find boiled eggs dedi. mealen haşlanmış yumurtalar nerede acaba. kız siz durun ben getiririm deyince arkadaş masaya oturup kahvaltıya başladı. kız birkaç dakika sonra kocaman kırmızı bir elmayı laps diye koydu arkadaşın önüne. egg den elmayı nasıl çıkardı anlamadık. arkadaş hişş tamam gülmeyin ya deyip kızı yolladı. bozuntuya vermeden elmayı bir güzel yedi.
3) sadece çiçek, vazo, toprak vs satılan bir avm ye gittik. italyan mısınız dediler bize. geyik degilmiş yani italyanlara benziyormuşuz. birisi bebeğini kucağımıza verip fotoğraf çekti. ekipteki zengin mühendislerden biri bir kağıda çince seni çok beğendim, benimle yemek yer misin, benimle beraber olur musun vs yazmış. zampara bir adamdı sanırım. yaşıda 60 civarı. bu kağıdı o çiçek avm sinde aldığı tohumların poşetine koyunca aradan aylar geçtikten sonra eşi bulmuş. bizimki yemin ederim benim değil iskideki genç mühendisler yazmıştı benim poşette kalmış, benle alakası yok diye savunmuş kendini.
imkanı olan yurtdışına çıksın arkadaşlar gayet güzel oluyor.