misyoner bakış açısıdır. güzel gösterme çabasıdır, gerçek hiçte öyle degildir.
kilisenin kullandıgı mimari dillerin tamamı, insanı hiçleştiren, kiliseyi bir kurum olarak allahın yeryüzündeki temsilcisi, insan ise karşısında bir hiç bile degil, insanı ezen, korkutan, yüksek tarzda ama insani boyutlara hiç bir ölçek vermeyen, insan olma duygusunu aşagılayan sert hatlı, ruhu örseleyen korku filmi içinde hissi olusturan, insanın elinden dini alıp, kutsallık atfedilen allah ile aracı tayin edilmiş papazlara iradenin teslim edildigi, gerek mimari tavrı, gerek müzigi ile kalbi kanatan bir tarzdır. kullanılan figurler ile, yasanılan dünyadan kopartılmış, başka bir boyutun dini haline getirilmiştir hristiyanlık.
camiiler ise, ne kadar büyük olursa olsun, insanı ezmeyen, insani boyutlara ölçekler verilen, içini huzur dolduran, insan ile allah arasına hiç bir şey sokmayan, insanı dogrudan günahsız kabul eden, çiçeklerle bezenmiş, süslemeleri ile cennet bahcelerini tazvir eden, gerek minaresi ile gerek minaresinde okunan ezanı ile muhteşem bir huzur ve güven ortamı kulaklara fisildayan, girdiginiz şehirde cami gördügünüz de, içinize o şehirle ilgili bir sıcaklıgın yayıldıgı, içine rahatlıkla ayakkabınızı çıkarıp girebildiginiz sanki sizin eviniz izlenimi veren, huzurlu bir yapı.
her iki yapğı da yapılış itibari ile aynı yükseklikte yapılmalarına ragmen, kiliseler çok daha yüksek imajındadır, sebebi insani ölçeklerin verilmemesidir, ortaya koydugu tavır,farklıdır çünkü camiden, bu tavır estetigine de yansımaktadır.