insanların zihinlerinde, algılarında ekonomik krizin sorumlusunu somutlamaya yönelik adımdır. bu somutlamaya yönelik tutum kimi durumlarda kitlelerin krizi sorgulamasını aşar ve krizin asıl sorumlusu olan sisteme yönelik bir öfkeye dönüşür.
işin öfke kısmından detaya inmek gerekiyor çünkü bazen aradığımız cevaplar o detaydadır. yalnız bu işte bazı durumlarda sakat algılayışların yansımalarını görebiliyoruz. kapalı kapılar ardında kimi ilginç örgütler ya da bir takım parababası görünüşlüler bu krizin sorumlusu değildirler. bu krizin nedeni, kendini krizlerle yeniden üreten kapitalizmin kendisidir.
kapitalizm sürekli krizler sistemidir diye bir söylem vardır. işte tam buraya oturuyor bu söz. kapitalizmin sürekli bunalımları, sistemin üretici güçleri kaosa, anarşiye iten yapısından gelmektedir. iktisadi hayatı düzenleyen araç olan devlet ve devlet aygıtını elinde tutan siyasal iktidarların sınıfsal eğilimleri bu krize neden olurlar.
kimi durumlarda koca koca parababalarının tek başlarına koskoca ülkeleri tek bir para hareketiyle yıktıları doğrudur. bunun pek çok örneğini görebiliriz. ama bu açıklama yetersizdir. krize neden olan finans köpüğünü oluşturan spekülatif para emperyalist merkezlerin sermaye ihracından kaynakladır. yani merkezi kapitalist bir ülke çevre ülkelere sermaye ihracı yapar. yeri geldiğinde ise bunu geri çeker. hangi koşullarda geri çektiğine değinmek istemiyorum, fakat burada sıcak para akışına, finans köpüğünün oluşmasına dair etkileri konuşmak gerekiyor. bunun sorumlusu, emperyalist merkezlerle bağı olan siyasal iktidarların ta kendisidir.
o halde bir somutlama ihtiyacından doğan bu eğilim yani hükümeti suçlama eğilimi doğrudur, yüzeyseldir fakat sorgulamanın ilk evresi için gayet verimli bir ileri çıkıştır. kimsenin yargılamaması gerekir bu çıkışı.