bir yılbaşı günüydü. evi boşalttım. bir arkadaş playstationını getirecekti sabahlara kadar çılgınlar gibi nba live oynayacaktık. beş samimi arkadaştık (şimdi hiçbirimiz birbirimizle görüşmüyoruz). daha önceleri babasının yanında falan iki üç yudum bira içenlerden biride bendim. dedim ki ''ikişer bira alalım.''
markete gittiğimizde chivas regalle dönüyorduk eve. marketteki abi iki de hediye puro vermişti. ''abi'' dedik ''aramızda sigara içen yok ki?'' ''siz'' dedi ''alın bunları lazım olacak. sigara değil bu'' dedi.
chivastan bardak bardak gömüyoruz. purolar öyle duruyor. bir basketbol takımıydık aslına bakarsanız. guard yani ben ve pivotumuz oyun ahlakından olacak ki daha bir samimiydik. bana bakıp iki elindeki puroları gösterdi. gülümseyip yaktım birini. balkona geçip viski puro yaparken ''çok güzel bişeymiş lan bu'' dedik.
sonra ''olum babam yıllardır marlboro içiyodu. o nasıl ki lan acaba'' dedim. o da captain black i merak etmiş. çıkıp ikisinden de birer paket aldık. üçer beşer yaktığımızı hatırlıyorum ama içimize çekmiyoduk.
kalan pakedi okula götürdüm. bir tenefüste çıkıp birer tane yaktık. aramızdan biri içine çekmiş. bayıldı. biz onu toparlamaya çalışırken kendine gelince ''olum çok güzel kafası var lan'' dedi.
merak ettik. daha sonra ki tenefüs bizde içimize çektik. harbiden bi 35lik vodka içmiş gibi yaptı. ellerimin karıncalanmasını dizlerimin tutmamasını hatırlıyorum. öyle öyle başlamış bulunduk. şimdi düşünüyorum bir haftam geçmedi şu meretten uzak on sene geçti bu hikayenin üzerinden.
ilk yılbaşı zammıydı sanırım. 5.25 olmuştu malbuş.
