cumhuriyetimizin ilk yıllarında devlet eliyle uygulamaya geçirilen akımdır.
bu girişimler öncelikle, tanzimattan sonra başlamıştır. halka yönelik yayınların artmasının ardından devletin kullandığı ve devlet yöneticileri dışında kimsenin anlamadığı yapay bir dili, halkın diline indirgemeye çalışmakla başlamıştır. ıı. mahmud takvim-i vekayi adlı gazeteyi çıkarttırırken bile ''halkın anlayacağı dilde yazılmasını'' söyler. buradan konuşma dili ile, saray dili arasındaki uçurum daha açık-seçik biçimde gözler önüne serilir. ancak o dönemin aydınları, ulus bilinci olan aydınları yanlış yaparak istanbul türkçesini esas almışlardır. bunun neticesinde anadolu türkçesinin yalın ve arı hali gözden kaçmış, kimi süreçte de yerilmiştir. hatta dil savunucuları ziya gökalp gibi adlar yeni sözcük önerirken arapça ve farsça köklerden sözcükler uydurmuşlardır, bu yaptıklarıyla da yaman bir çelişki örneği ortaya koyarlar. sonraki süreçte arap elif-basının bırakılıp, latin abecesine geçilmesiyle bu özleşme çabaları doruğa çıkmıştır.
o günlerde buna karşı çıkan kişiler bile, bir süreç sonra bu sözcükleri kullanmaya başlamışlardır. çünkü bu sözcükler türk'ün sözcüğüdür. bir dönemler dile kesinlikle sokulamayacağı söylenen sözcükler o dönemde dile girmiş, bugün de geniş çevrelerce konuşulmaktadır.
ancak bu çalışma yapılırken özenilmesi, odaklanması gereken en önemli konular; gidilmesi gereken yol şu biçimdedir:
1- ilk savaşım, dile yeni girmeye çalışılan sözcüklere karşı verilmelidir. var olan sözcüklerle savaşmak, sonraki evrede yapılacak çalışmaların özünü oluşturmalıdır.
2- önce yazı dilinden başlanmalıdır. yazı dilinde sözcüklerin yoğun kullanımı bunu konuşma diline yansıtacaktır. ilk başlarda ilginç bulan kişiler bile bir süreç sonra bu sözcükleri kullanmakta sakınca görmeyecektir.
3- devletin bu konuya el atması, sözcüklerin uzmanlarca önerilmesi ve halktan onay görmesi önemlidir. halktan onay görmeyen hiçbir sözcük tutunamaz.
4- dile eskiden geçmiş sözcükler yerine önerilecek sözcükler uydurulmamalı yerel ağızlara inilmelidir. yerel ağızlara inilen sözcüklerden parlatılacak olan türk dünyasının diğer lehçelerinde kullanılan sözcük olmalıdır.
5- sözcük önerilmesi gerekli noktalarda türk lehçelerinden yararlanılmalı. böylece ziya gökalp'in buyurduğunca: ''Türklüğün vicdânı bir, Dîni bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisânı bir.'' çalışılmalıdır. hareket ilkesi bu şiir olmalıdır. ortak bir türkçe oluşmadan, türk dünyasının birbirini anlaması, birleşmesi olanaklı değildir. dil çalışmalarının, dilde özleşmenin de ana amacı bu olmalıdır.