malazgirt savaşında kürtler ve peçenekler

entry2 galeri
    1.
  1. yazının başlığı biraz daha uzundu ''ANADOLU’NUN KAPISI TÜRKLERE, KÜRTLER SAYESiNDE Mi AÇILDI?
    MALAZGiRT SAVAŞI PEÇENEKLERiN SAF DEĞiŞTiRiLMESiYLE Mi KAZANILDI?''

    ancak başlığı böyle açtık. yukarıdaki soru üzerinden okuyunuz.

    Son zamanlarda, Malazgirt Meydan Muharebesinin Kürtler sayesinde kazanıldığı ve dolayısıyla Türklerin, Anadolu’ya Kürtler sayesinde girdiğine yönelik birtakım siyasi amaçlar güden; tarihi kitapların içerisinden cımbızla alınmış, neden-sonuç ilişkisine bakılmaksızın, olayı beyinde sindiremeden ortaya atılan savlar bulunmaktadır.

    Tarih, siyaset ilmi ile iç içedir ve siyasi hamlelerin en önemli yardımcısıdır. Gerek ders almak, gerekse ülkü tayin etmek; tarihin amil olduğu başlıca durumlardır. Ancak tarihi amacından saptırıp, birtakım kirli oyunlara alet etmek ve mukaddes Türk toprağında ayrılık için meşru bir zemin aramak, ahlaka mugayir bir davranışın sergilenmesi durumudur.
    Asıl konumuza gelmeden önce, ana hatlarıyla ve kısaca Malazgirt Meydan Muharebesinin öncesine ve savaş anına değinelim:

    Türkmen göçleri, Selçuklu ülkesini de aşıp Anadolu içlerine yayılırken, Sultan dahi bu olanlara dur diyemiyor, Türkistan’dan kopmuş bir çığ gibi Türkmenler, Anadolu’ya ve islam ülkelerine dağılıyorlardı. Roma devleti, bu Türkmen istilasını durdurmak için çok büyük bir ordu tertip ederek Türkleri Anadolu’dan ve dahi iran’dan çıkartmayı hedefliyordu. Bunun için Uzlardan, Peçeneklerden, Ermenilerden, Süryanilerden, Normanlardan ve muhtelif birçok milletten paralı askerler de alarak Anadolu’ya yürümek üzere harekete geçti.

    Bu sırada Selçuklu Sultanı Muhammed Alp Arslan, Mısır’daki Şia Fatımilerin üzerine harekete geçmiş bulunuyordu. Sefer öncesinde, ilk olarak Mervanilerin üzerine yürüyerek onları kendisine bağlı kıldı, ardından da Haleb’i muhasara etti. Haleb şehrini kısa bir süre içerisinde alabilecekken, muhasarayı bir aya çıkarttı; bunun nedenini soranlara da ‘’Eğer biz şehri üç günde alsaydık, şehrin kolay alınacağı zannedilirdi’’ cevabını verdi.

    Alp Arslan yeniden Mısır üzerine harekete geçtiyse de Mısır ordusu, Türk ordusunun karşısına çıkma cesareti gösteremedi. Bu sıralarda, Romen Diyojen’in Anadolu’ya ilerlediği haberinin Alp Arslan’a ulaşması ordunun doğuya süratle ilerlemesine neden oldu, ordunun içerisindeki yaşlı askerler de Bağdat’ta bırakılarak, genç bir ordu ile Malazgirt’e yola çıkıldı.

    islam kaynakları, Roma ordusunun 600 bin kişiden mürekkep olduğunu söyleseler de, bu rakam oldukça abartılıdır. Takriben 80-150 bin kişilik bir düşman ordusuna mukabil Türk ordusunun sayısı 50-60 bin kişiden ibarettir.
    Alp Arslan, savaş meydanına gidene kadar, Roma’ya sürekli elçi göndererek barış teklifi yaptı. Bunun nedeni savaşmaktan çekinilmesi değil Roma ordusu hakkında sürekli bilgi sahibi olmak isteyişiydi.

    Velhasıl kelam iki ordu Malazgirt Ovasında karşı karşıya geldiler ve Alp Arslan son defa Savtegin adlı beğini elçi olarak göndererek, islami usullere göre barış teklif etti. Ancak imparatorun tavrı tamamıyla küstahça oldu. Romen Diyojen, Savtegin’e, ‘’isfahan mı daha güzeldir yoksa Hamedan mı?’’ diye soru yöneltince Savtegin cevaben ‘’isfahan’’ dedi. Romen Diyojen:’’O zaman ben ve ordum isfahan’da, atlarımız da Hamedan’da kışlar’’ dedi. Ancak bu lafın altında kalmayan büyük gazi Savtegin: ‘’Atlarınızın Hamedan’da kışlayacağından hiç kuşkunuz olmasın ancak sizin nerede kışlayacağınızı bilmiyorum’’ yanıtını verdi.

    Roma ordusunda, savaş sırasında beş yüz kadar Peçenek saf değiştirir. Bizzat savaş komutanı olarak Malazgirt’te bulunmuş Romalı tarihçi Michael Attaleiates; Peçeneklerin, Türklerle aynı dili konuşmalarının farkına varmalarından kaynaklanan huzursuzluklarını imparatora ilettiğini söyler. imparatora bunlardan söz alınması gerektiğini, zira sözlerine sadık olduklarını söyler ve Peçeneklerden söz alınarak olası bir saf değiştirmeyi engellemeye çalışır. Bu planıyla da oldukça başarılı olarak savaştan önce beş yüz kadar Peçenek’in saf değiştirmesi ile durumu atlatırlar. Batılı tarihçiler, Roma’nın bu büyük yenilgisini sindiremedikleri için savaşın kaybedilmesini bu saf değiştirme olayına bağlayarak, Alp Arslan’ı küçük düşürmeye çalışmaktadırlar.

    Malazgirt Savaşındaki bir diğer önemli konu olan Kürtlerin de var olduğuna dair bilgilere, Malazgirt Savaşından yaklaşık iki yüzyıl sonra yaşamış olan Sıbt ibnü’l- Cezvi’den ve ondan aktarma yapan ibnü’d Devadari’den ulaşıyoruz. Malazgirt Savaşı hakkında en geniş bilgiyi veren Sıbt ibnü’l-Cezvi, savaşta on bin Kürt’ün olduğunu söylerken, Devadari on beş bin Kürt vs. askerin olduğunu söylemektedir. Bu bilgilere daha erken kaynaklarda rastlamadığımız için kuşkuyla yaklaşmamız gerektiği gibi, Alp Arslan’ın Mervanileri kendisine bağlaması bu iddiayı güçlendirmektedir.
    Mervanilerin, Gürcü Krallığı gibi Selçukluya bağlı olmasına rağmen yardım yalnızca Mervanilerden alınmıştır. Bunun iki nedeni vardır, Gürcü Krallığının bölgeye uzaklığı ve Gürcülerin, Roma böyle güçlü bir orduyla gelirken saf değiştirebilme ihtimalleridir. Ancak Mervanilerin üzerine daha yeni gidildiğinden ve Türk imparatorluğuna boyun eğmelerinden ötürü asker yardımı Mervanilerden yapılmıştır.

    Türk ordusu gücünün en zirve çağında iken, bu savaşın başka milletler sayesinde kazanıldığına yönelik iddialar tamamıyla siyasi bir amaç gütmekte olup, tarihsel bağlamda karşılığı bulunmamaktadır. Pasinler Savaşında, Roma’ya indirilen ağır darbelerin neticesi olarak, Türklerin üzerine gelen Romalılar; Malazgirt Savaşıyla tarumar olarak Türklerin karşısına ancak yüz yıl sonra büyük bir orduyla çıkabilecek, onda da mağlubiyet yaşayacaktır. Başka milletlerin, Türklerin safında savaşma nedeni cihat gibi dini vecibeler olduğu gibi, ondan daha da önemlisi Türklerin gücüne boyun eğmekten kaynaklanan tabilik koşullarıdır.

    Viyana kapılarına dayanıp, Otranto’ya gemi demirlemiş bir milletin Anadolu’yu fethini birtakım başka nedenlere bağlamak tarihçi ahlakına sığmadığı gibi erdemli bir davranış da değildir. Zira bugün hiçbir Yeni Zelandalı çıkıp da ‘’ingilizler, Türklere karşı ikinci Kanal Savaşını bizim sayemizde kazandı’’ demez. Çünkü o meydana ingiliz’i sevdiği için değil, ingiliz’e yenildiği için gitmiştir.

    Malazgirt Savaşının ardından, Romen Diyojen; Türklere biat etmiş, yıllık vergi vereceğini taahhüt etmiş, hilat giymiş, tevhid sancağını eline almış ve başına Türk börkü geçirilmiştir. Köymen Hocanın başarısız bir siyasi antlaşma olarak saydığı bu antlaşma, Diyojen’in imparatorluktan düşmesi ile geçersiz sayılmıştır. Diyojen tahtında durmuş olsaydı Türkler Anadolu’ya saldırı düzenlemeyeceğine dair de söz vermişlerdi. Ancak antlaşmanın geçersiz sayılmasıyla birlikte Anadolu yurt haline getirilmeye başlanmıştır. Başka bir deyişle Türkler Anadolu’yu fethetmeye Malazgirt Savaşıyla değil Diyojen’in gözlerine mil çekilip, tahttan indirilmesiyle başlamıştır. Malazgirt Savaşı bir saldırı değil savunma savaşıdır.

    Mert Kılıç
    4 ...