yavuz sultan selim, yıllar önce kendisi ile evlenmeyi reddeden bu güzel kadına şimdi öyle bir ceza vermeliydi ki, yıllar geçse dahi tüm dünya hatırlasın, unutulmasın...
bütün bunlar çaldıran savaşı sonrası istanbul sarayına dönen yavuz sultan selim han'ın düşünceleri idi...
peki kimdi bu dünya güzeli? ve çaldıran savaşı ile ne alakası vardı?
yavuz sultan selim trabzon sancakbeyi olduğu şehzadelik döneminde, iran'da kurulan safevi devleti ve başındaki şah ismail'in anadolu ve osmanlı topraklarında hak iddiası ve düşmanca faaliyetleri yeni yeni başgöstermekte idi.
genç şehzade bu durumdan payitahttaki babası sultan ii. bayezit han'ı defalarca haberdar etmiş, bir önlem alınmasını bildirmişti.
şah ismail anadolu'da öyle bir provakasyon yapıyordu ki osmanlı nüfüzü bu durumdan epey etkilenmekte idi. bu provakasyonların en önemli neticelerinden biri de öz türkmen soylu göçer aşiretlerin osmanlı tebasından kitleler halinde ayrılması ve safavi tebayetine geçmesi idi...
yine böyle bir türkmen aşiretinin beyi sınırı geçmek için yavuz sultan selim'e başvurur ve izin ister.
yavuz selim bunların da şah ismail tarafından ayartıldığını düşünerek neden iran'a geçmek istediklerini sorar türkmen beyine,
aldığı yanıt çok ilginçtir;
"biz konuk olarak hayırlı bir iş için şah'ın memleketine ziyarete gidiyoruz bey'im haşa osmanlı tebayetinden ayrılma gibi bir durum yok"
bunun üzerine yavuz bu hayırlı işin ne olduğunu sorar, türkmen beyi yanıtlar;
"efendim, obamıza sığınmış bihruze adlı bir hatun vardır, şah'ın bağdat valisinin kızı olup esir tacirlerinin eline düşmüş, daha sonra bir fırsat bulup kaçarak obamıza sığınmıştır. bu hatunun güzelliğinden tüm doğu illerinde bahsedilir. şah da bize ve bihruze hatun'a hediyeler yollamak suretiyle kendisini zevceliğe istemiştir. şimdi hatun'u şah'a götürüp bahşişimizi alıp ülkemize geri dönmektir niyetimiz."
bunun üzerine yavuz bihruze hatun'u görmek ister ve huzuruna çağırır. gerçekten de bu hatun kişi harikulade güzelliğe sahiptir. yavuz sultan selim bunu rakibine kaptırmak istemez ve türkmen beyinden bihruze hatun'u ister. türkmen beyi durumu bihruze hatun'a iletir lakin red cevabı alır.
bu reddin nedeni ise çok basittir. yavuz bir garip şehzadedir ve padişah'ın en küçük oğlu olması dolayısı ile taht'a çıkması zayıf bir ihtimaldir. ağabeylerinden birisi tahta çıkacak ve yavuz'u boğdurmak suretiyle bertaraf edeceği muhakkaktır. öte yanda tahtı tacı ve hükümdarlığı ile şah ismail'in kraliçesi olmak varken, yavuz sultan selim'i düşünmesi bile komiktir bihruze hatun'un...
gün olur devran döner, aradan birkaç yıl geçer.
o şehzade selim şimdi osmanlı padişah'ı "yavuz selim" olmuştur, en önemli hedefi ise bu şah ismail'i durdurmak ve bihruze hatun'dan yıllar öncesinin intikamını almaktır.
nitekim o meşhur çaldıran savaşı vuku bulur, zafer net bir şekilde yavuz'undur artık. bu savaş osmanlı'nın anadolu'daki hakimiyetini perçinlemiştir. savaş ganimetleri arasında şah ismail'in zevcesi "taçlı han" yani bihruze hatun da bulunmaktadır.
taçlı han'ı tutsak olduğu halde yavuz'un huzuruna çıkartırlar, tutsak sultan hala eski güzelliğinden birşey kaybetmiş değildir. ama bulunduğu durumdan duyduğu üzüntü ve yıllar öncesi verdiği hatalı kararın pişmanlığı da yüzünden okunmaktadır. bu durum yavuz'un gözünden kaçmaz ve taçlı sultan'a dönerek,
"sultan'ım sizi esirlikten azad ediyorum, ömrünüzün nihayetine kadar bir hanımzade olarak yaşamınızı müreffeh bir şekilde sürdürmenizi sağlayacağım"
taçlı han bu duruma sevinmişti. artık esir değil osmanlı padişah'ının zevcesi olacağını sanıyordu.
yavuz devam etti;
"size tacizade cafer çelebi'yi münasip görüyorum, artık onun zevcesi olacaksınız"
bu durum huzurda bulunan herkesi şok etmişti.
tacizade cafer çelebi yavuz'un çok sevdiği, yaşlı, tecrübeli bir devlet adamı idi.
bu durumun maksadı ise hem taçlı han'dan yıllar öncesinin intikamını almak, hem de taçlı han'ı maiyetindeki bir memurla evlendirerek şah ismail'i küçük düşürmekti.
lakin aradan bir süre geçmiş, tacizade cafer çelebi vefat etmişti.
yavuz'da hala bihruze'yi unutamamıştı. cafer çelebi'den sonra da taçlı han'ı yine maiyetindeki "molla idris" ile evlendirdi. molla idris ise taçlı han'dan iki misli yaşlı, bir gözü kör, zenci ve bir kadının tahammül edemeyeceği derecede çirkin birisi idi.
böylece yavuz sultan selim yıllar sonra intikamını almış oldu...
şah ismail ise bu vesile ile sadece savaş değil en değerli hazinesini kaybetmiş bir hükümdar olarak ömrünün sonuna dek azap içinde yaşadı.
hatayi mahlası ile çok sevdiği zevcesi taçlı han için bir dolu duygu yüklü acılı eserler kaleme aldı,
bunlardan en bilineni;
--spoiler--
eya gönül kuşu derler behar imiş, mene ne.
bısat-ı ıyş aceb rüzigar imiş, mene ne.
deyirler oldu deli leyli zülfüne mecnun,
deminde ol dahi bir bikarar imiş, mene ne.
ahuttu yaşumu devran, baturdukaannuma el,
rakib elindeki dest-i nigar imiş, mene ne.
lebin zulali ne sırdı, tükendi ömrü aziz,
hayat-ı hızr eğer paydar imiş, mene ne.
bu baht-ı bed ki menem var, hatayi ol şuhu,
gam ehline diyeler gamküsar imiş, mene ne...
--spoiler--
günümüz türkçesi ile;
--spoiler--
ey gönül kuşu bahar gelmiş diyorlar, bana ne.
işret sofrası bir başka türlü olur diyorlar, bana ne.
diyorlar ki mecnun leyla'nın siyah saçı uğruna deli olmuş,
o da ne yaptığını bilmezin biri imiş bana ne.