Doğal teolojinin tek bir temelden yükselen biri diğerinden kaynaklı üç kolu olduğu söylenebilir.
Doğanın, bir doğma olarak açığa çıkmış olma düşüncesi kadim bir düşüncedir. Burada bir yaratıcı fikri, doğmuş olanın yaratılmış olmasına çevrilmesiyle ortaya çıkar. Doğal teolojinin çıkış noktası işte buradadır: doğanın (burada doğa çok geniş anlamda) yaratılmış olduğu varsayımını temellendirmeye çalışır.
Ne var ki doğadan yola çıkarak tanrıya varma düşüncesi ile çelişir burası. Çünkü epistemolojik anlamda bir varsayım olarak "doğa doğrulmuştur, tanrı tarafında yaratılmış" önermesi temeldedir. Şimdi burada öne çıkan iki şey var: (i) doğanın yaratılmış olmasının varsayımına dayanan bu doğal teolojide, tüm işlem, bunu temellendirmedir. (ii) bu temellendirme diğer yönden bir sağlama anlamına gelir ve doğadan yola çıkarak tanrının varlığına ulaşmış olmayı amaçlar.
Doğal teolojide -yukarıdaki entryde ifade edildiği gibi- ulaşılan tanrının deizmin mi teizmin mi tanrısı olduğu tartışma konusudur. Fakat burada öncesel amaç herhangi bir tanrı kanıtı olduğundan ötelenir. Aslına bakılırsa bu soru şu şekilde cevaplanabilir: bahsi geçen tanrı devindiren mi, yoksa yaratan mı?
Her ne şekilde olursa olsun doğal teolojide asıl mesele bu yukarıdakilerden daha başka olarak formülasyondadır. Her yönden tanrının phusis-ötesi olarak varlığa sahip olduğunu temel alan inanışlar, phusis olarak açığa çıkandan Tanrıya nasıl varabilir? Varılsa dahi bu bir metafizik kurgulamadan öteye geçer mi?
Ben bir şey söyleyeyim, ister deist, teist isterseniz ateist olun; önermeler, teolojik olumlayıcı veya ateistik olsun, bunlar temelde önce heidegger'in sorduğu şu soruyu cevaplamalı: tanrının hiçlikle olan münasabeti nedir?