sanat eserinin kökeni

entry5 galeri
    2.
  1. Heidegger sanat eserinden bahsederken onun dünya ile yeryüzünün "çatışması" olduğunu ifade eder. Fakat benim burada bahsetmek istediğim bu "çatışma"nın türkçe ile anlatımının yetkinliği. Önay sözer'in bu hususuna ilişkin bir yazısını gördüm ve istemsizce gururlandım. Yazıyı ve heidegger'in ilişkili düşüncesini anladığım kadarıyla anlatayım:

    Heidegger dünya ile yeryüzünün bu çatışmasının; hem bir ihtilaf olarak ayılığı, çarpışmayı, "karşıtlığı" hem de bu iki ögenin birbirine bağlanarak "bütün" oluşturmasını kasteder. ilginçtir ki bunu gerek eski yunancada gerekse almanca ifade etmenin zor olduğunu söyler, başka bir ifade ile bu "çatışma" yı ikili yönden (hem karşıtlık hem de birleşme yönünden) gösterecek bir kelimenin olmadığını söyler.

    işte bu noktada dil ve düşünce, dil ve varlık ilişkisinde türkçenin kökensel bir yetkinliği 'daha' ortaya çıkar ve bu karşıtlık ve birleşmeyi kendi özünde ifade edecek bir kelimeyi sunar: "çatmak."

    Çatmak hepimizin kullandığı anlamıyla ilk olarak birisiyle menfi bir biçimde uğraşmak, birisine kızmak olarak onunla ihtilafta olmak anlamına gelir. Örnek olarak; bu tontoş şerefsiz de hep bana "çatıyor."

    ikincil olarak ise -çok fiil halde kullanmadığımız çatmak- iki şeyi birbirine dayamak; birbirine dayayarak dengede durdurmak, tutmak anlamında bir-araya-getirmek. (çatı buradan gelir)

    Görüldüğü üzere türkçe yine, yeniden köken olarak düşünme ile arasındaki yetkin ilişkiyi gösteriyor.

    Keşke heidegger de görseydi bunu. Nasıl sevinirdi.

    Not: beyaz Rusya'daki düdüklü tencereye selamlar.
    2 ...