MADDE 148; Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def'i yoluyla da ileri sürülemez.
Madde metni gayet açıktır. Diyor ki yasa koyucu "anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler". zaten öncelikli işi "kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek" olan bir kurumun, anayasa değişikliklerini esasına girmesi parlementer rejimin tehlikeye girmesi, yasama organının felç geçirmesi anlamına gelir.
Ayrıca demokrasi açısından da ciddi sakıncaları vardır. Halkın iradesinin yansıdığı meclisin yerini alan ve meclis iradesine kararlarıyla sınırlandıran bir anayasa mahkemesinin teşekkülünde halkın cüzi dahi olsa bir etkisi söz konusu değildir.
Soruyorum anayasa mahkemesine; egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil midir? Millet bu yetkiyi meclis eliyle kullanmaz mı? Demekrasinin gereği bu değil midir? 411 milletvekilinin iradesini, ki bu temsilde halkın yüzde 75-80'inetekabul eder; 7 kişinin iradesiyle kısıtlamak adalet midir?
velhasıl;devletin temeli olan adalet derinden sarsılmıştır...