öncelikle bir dijital makine alıyorsunuz ve şu an amatör fotoğrafçı oldunuz.
devam ediyoruz; bu makineyle bir kaç aile bireyleri fotosu ve bir kaç arkadaş fotosu çektikten sonra, makineyi biraz kurcalayınca, efendime söyliyim sepiadır, siyah-beyazdır bilimum saçma özelliği keşfediyoruz.
bir kaç tane sepiayla fotoğraf çektikten sonra görüyoruz ki bi s.k olmuyor. hemen siyah-beyaz mod a geçiyoruz. işte tam bu modda 2 tane fotoraf çekmemiz yeterli. ne için yeterli? "olm ben fotoğrafçılık yapcam" demek için tabiki de. o nasıl bir kendine güven getirir insanda sadece deneyen bilir.
siyah-beyaz, önümüzdeki 2 hafta bizim için vazgeçilmez olacaktır. bu 2 hafta boyunca bilgisayarımız, facebookumuz, hatta abartan olacak deviantartımız siyah-beyaz fotolarla dolacak.
ilk olarak camdan sokağı çekmiş olacağız, sonra da gökyüzünü. ama ev bize yetmeyecek. soluğu sokakta alacağız. ama malesef diğer amatör fotoğrafçılar gibi sadece "teni buruşmuş yaşlı dede", "su içen güvercin", "selpak satan sokak çocuklar"ı çekeceğiz. ve en rezil olanı da bu fotoğrafların süper olduğunu zannedeceğiz taa ki bu entryi okuyana kadar.
evet bunu söylemek istemezdim ama fotoğrafların gerçekten berbat. bana kızma, bunu er geç öğrenecektin. ne kadar erken öğrenirsen bu senin için kardır. ama merak etme bu bir geçiş evresi. hani saçlarını uzatmaya karar verirsin ama bi ara vardır hani geçiş dönemi. iğrenç bir dönemdir. işte orayı atlatınca süper saçlara sahip olursun. işte sen de şuan böyle bir dönemdesin. bunları yaşamadan fotoğrafçı olamazsın.
şaka lan şaka bunları yaşadıysan bir daha sittin sene fotoğrafçı olamazsın. sen de diğer üniversitenin 1. sınıfında entellik olsun diye fotoğrafçılığa merak salan yüzbinlerdensin.
ama şunu sana ciddi ciddi söyliyim. bu şekilde fotoğrafçılık kulübüne filan üye olup ordaki saf kızları kendine hasta edebilirsin. kızların çektiği fotolar biraz daha abidik gubidik oluyor. senin güvercini ve yaşlı dedeyi görünce bir an senin gözüne bakıcak. işte orda iyi bi kesik attın mı sen bu fotoğrafçılığın ekmeğini yedin demektir.