zor iştir ateist olmak. ölene kadar açıklama yapmakla geçirir hayatını insanlara. su nasıl bulunduğu kabın şeklini almaya mecbursa atesist de öyledir. benimsediği ideolojinin etine bürünmek, ve her an öyle olmak zorundadır. inşallah, bile dememek zorundadır, halbuki umarım kelimesinin eş anlamlısıdır değil mi? o bir nevi. ama ateist, şematik yaşadığı için her şey bir sembole dönüşür hayatında. ve çevre baskısı ne kadar çok arttıkça insan -biraz da inadına- daha çok ateistleşir. bulunduğu topluma ait olmadığını ve bunu ifade etmenin en iyi yolunun da allaha inanmamaktan, ve ona inananları bayağı görmekten geçtiğini sanar. halbuki din ve allah hayatımızın en kişisel başkalarını ilgilendirmeyen kavramıdır. tuvalette geçirdimiz dakikalar, başkaları için ne kadar önemsiz sadece bizi ilgilendiren bir şeyse bu da öyle bir şey olmalıdır. inanan bir gördükçe ateist devamlı içinden güler, yobaz der. aykırılığın çağdaşlık olduğunu sanarak. medeniyetin tanrısızlıktan geçtiğini düşünür.
zor iştir dediğim gibi ateist olmak, olabilir insan pek tabi ateist. ama ateistliğinin derecesini kanıtlamak için inananları yargılama, bayağı görme hakkına sahip değildir. ne inananlar kanıksayabilir tanrısızlığı ne de inanmayanlar kanıksayabilir inanmayı, günlük hayatın o şekilde nasıl geçtiğini. ama insanın en usta olduğu konudur, yargılamak. kanıksamasa bile...