ERGUN HiÇYILMAZ
"Halk onu bağrına basmak için birbirini çiğnerdi"
"Fransız illistrasyon, Petit Journal gibi kalbürüstü dergilere öykülerle Türkiye ile ilgili anılarını yazar. Yedi düvelin Osmanlı düşmanı olduğu bir dönemde akademi üyesi bir yazarın mazlumdan yana çıkışı az iş değildir.
Sadece bu içtenliği bile, Piyer Loti'yi sevmemize yeter. Zaten toplasanız ve nakl-i yekün alsanız Piyer Loti ve Claude Farrer'den başkasını Türkiye'nin yanında görmezsiniz.
istanbul'un iki caddesinde onların adının olması bu şükranın ifadesidir.
Piyer Loti'nin Türkiye'nin yaşadığı bozgun dönemine gerçekten içten bakması ve bizden yana tavır alması toplumu oldukça etkilemişti.
istanbul'a geldiğinde neredeyse devlet başkanlarına uygulanan protokol içinde karşılanıyor, bando mızıka çalıyordu.
Halk ise kendilerinden yana olan bu yazarı bağrına basmak için birbirini çiğniyordu.
Göğsünde Osmanlı nişanı taşıyan Loti, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da aynı sevgi ve ilgiyi görecek, Atatürk katında da onurlandırılacaktı."
("istanbul'u Sarsan Çok Özel Aşklar", Altın Kitaplar, 1995)
-YAKUP KADRi KARAOSMANOĞLU
"Çapaçul bir Türk dünyasını müdafaa etti"
"Dişi tırnağı sökülmüş, çöküş Türkiye'sini Pierre Loti cinsinden Frenk muharrirleri bir fes, peçe, sarık, kafes ve nargile dekoru içinde seyredip anlattılar. Yıkık duvarlarla çevrilmiş çökük mezarlıklar, çınaraltı kahvelerinde uykuya dalmış afyonkeşler, mezbele sokakların uyuz köpek sürüleri, bekçilerin 'Yangın var' naraları...
işte dostumuz Pierre Loti'nin müdafaa ettiği, 'Dokunmayın' dediği Türk dünyası bu çapaçul, bu zavallı şeyden ibaretti.
Pierre Loti, Madagaskar zencilerinden, Seylan maymunlarından ve havai adalarındaki kelebeklerden de bu sevgi ve alaka ile bahsetmiştir. Çünkü onun bezgin ve endişeli ruhu, kendisini avutmak için yeryüzünde arkaik ve pitoresk manzaralar keşfine çıkmış bulunuyordu.
Bundan dolayı ne Loti ne de Loti gibi bizi acaip ve zavallı bularak seven Frenk muharrirleri, Mustafa Kemal'in itibarını asla kazanamamışlardır. O, kendisini bir 'Yeni Adam' hissettiği ve Türk milletinden bir canlı ve ileri cemiyet çıkacağını bildiği için, memleketimizi bir müze halinde görmek isteyenlere karşı bize doğrudan doğruya düşmanlık edenlerden ziyade kızıyordu." ("Atatürk", istanbul, iletişim, 2005)
-NÂZIM HiKMET
"Şarlatan Piyer Loti"
Tevekkül!
Kısmet!
Kafes, han, kervan
şadırvan
Gümüş tepsilerde rakseten sultan!
Mihrace, padişah,
bin bir yaşında bir şah...
Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
burunları kınalı kadınlar
ayaklarıyla gergef dokuyor.
Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor! Frenk şairinin gördüğü şark!
işte
dakikada 1.000.000 basılan
kitapların
Şark'ı!
Lakin
ne dün
ne bugün
ne yarın
böyle bir şark
yoktu,
olmayacak!
Şark
üstünde çıplak
esirlerin
aç geberdiği toprak! Şarklıdan başka herkesin
orta malı olan memleket!
Açlığın kıtlıktan olduğu diyar!
Ağzına kadar
buğdayla dolu ambar!
Avrupa'nın ambarı!
Asya!
Amerikan dretnotlarının tel direklerine
senin Çinlilerin
uzun saçlarından
sarı mumlar gibi asıyorlar kendilerini!
Himalaya'nın
en yüksek
en dik
en karlı tepesinde
Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar,
kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar,
Paryaların
beyaz dişli ölülerini attığı Gania!
Anadolu baştan başa
Armistrong'un
talim meydanı oldu!
Asya'nın bağrı doldu!
Şark
yutmayacak
artık!
Bıktık be bıktık!
içinizden biri
can verebilse bile
açlıktan ölen öküzümüze,
burjuvaysa eğer
gözükmesin gözümüze!
Hatta sen
sen Pier Loti!
Sarı muşamba derilerimizden
birbirimize
geçen
tifüsün biti
senden daha yakındır bize
Fransız zabiti!
Fransız zabiti sen
o üzüm gözlü Azadeyi
bir orospudan
daha çabuk unuttun!
Kalbimize diktiğin
Azadenin taşını
bir tahta hedef gibi topa tuttun!
Bilmeyenler
bilsin:
sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin!
Şarlatan!
Çürük Fransız kumaşlarını
yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan:
Piyer Loti!
Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!
Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer, Şarkın kurtulduğu gün
senin ruhunu
köprü başında çarmıha gerer
karşısında cigara içerdim.