70'li yıllarda fiat'ın torino fabrikasında carlo adında bir işçi çalışmaktaymış.
lakin bu carlo çok geveze ve işten kaytaran bir kişiliğe sahipmiş. bütün gün fabrikada işler beklerken o diğer işçileri de etrafında toplayarak makara yapar, işlerin ilerlemesine engel olurmuş.
bu durumun farkına varan şef luigi bir gün carlo'yu yanına çağırmış.
"bak carlo! bu şekilde olmaz, seni patrona şikayet edeceğim, böyle davranmaya devam edersen işine son verilebilir. yazık olur sana" demiş. carlo'da elinden geleni ardına koma diyerekten postayı koymuş şefe. şef tam patrona çıkacakken patron yanında italya başbakanı olduğu halde atelye'nin koridorunda görülmüş. "neyse dur hele misafir var sonra şikayet ederim" diye geçirmiş içinden ve patronun yanına giderek bölümü gezdirmeye başlamış.
gezi sırasında heyet carlo'nun çalıştığı alana varınca italya başbakanı;
"vay carlo naber lan ibnetor" şeklinde carlo'ya laf atmış. bunun üzerine carlo başbakana;
"vay şerefsiz guiseppe ne skim arıyon lan burda" demiş...
tabii bu diyaloglardan herkes şaşkın. neyse başbakan carlo'nun çok iyi arkadaşı olduğunu tembihleyerek fabrikadan ayrılmış. tabii hemen akabinde patron ve şef luigi carlo'yu çağırarak sormuşlar.
"yahu koskoca başbakan'ı sen nerden tanıyorsun"
"ahhh" diyerek iç geçirmiş carlo. "tanımam mı ibneyi? roma sokaklarında az karı kız peşinde koşmadık zamanında"...
müdür ve şef bu duruma pek ihtimal vermese de inanmış gibi görünürler ve carlo'yu bir süre rahat bırakırlar...
gel zaman git zaman abd başkanı nixon gelir fabrikaya. yine carlo'nun çalıştığı tezgahın önünden geçerken;
"carlo! ne arıyon olum burda sen???" diye sorar.
carlo;
"ooo başkan ne arayıp sormuyosun götün kalktı demi ibne" diye sarılır nixon'a...
tabii müdürle şef yine göt olurlar. aradan bir ay geçer bu kez rus başkan brejnev gelir fabrikayı ziyarete. o da carlo'yu görür ve;
"yoldaş carlo nasılsın uzun zaman oldu ha???"
herkes yine dumur vaziyette iken carlo brejnev'e;
"evet yoldaş, sen nasılsın görüşmeyeli?" der ve sarılırlar...
bunlardan sonra monaco prensi, ingiltere veliahtı, ve fransa cumhurbaşkanı da fabrikaya gelirler, hepsi de carlo ile enseye tokat göte parmak pozisyonunda...
tabii bu durum carlo'dan haz etmeyen müdür ve şef'i çılgına döndürür. carlo'yu yanlarına çağırırlar.
müdür;
"ulan carlo herkesi tanıyorsun, peki papa'yı da tanıyor musun?" diye sorar...
carlo; "tanımam mı jean paul'ü serserinin tekiydi elinden ben tuttum da bu günlere geldi" diye yanıtlar.
tabii müdür buna inanmaz, birlikte vatikan'a giderler. san pietro meydanı papa'nın halkı selamlayacak olmasından dolayı tıklım tıklımdır. carlo müdür ve luigi'ye burada beklemelerini birazdan papa'nın koluna girip balkondan onlara el sallayacaklarını iddia eder.
luigi ile müdür başlarını sallayarak beklemeye koyulurlar. biraz sonra hakikaten carlo papa'nın kolunda balkona çıkar ve bunlara doğru el sallar.
carlo müdür ve luigi'nin yanına gelir tekrardan. lakin müdür bayılmıştır ve ilk yardım yapılmaktadır.
luigi'ye müdüre ne olduğunu sorar.
luigi anlatmaya başlar;
"biz tam senin çıktığın anda şaşkınlıkla sizi izliyorduk, o an arkamızda iki japon turist kendi aralarında (yahu bu balkondaki bizim carlo ama yanındaki külahlı pezevenk kim) şeklinde konuşmaya başladı, bunun üzerine zavallı müdürüm yere düştü ve şimdi gördüğün halde"...