Lisedeydim o dönemler, sevdiğim çocuk ile gizli gizli buluşurduk.
Oturduğumuz yer küçük bir yerdi, şurda bakışsan az ötede öpüşüyorlardi diye adını duyacak cinsten.
O kadar gizli buluşurDuk ki bir gün ayrı ayrı yürüyerek mezarlığa gitmeye karar verdik.
Şevket amca yatiyordu birinde, kasabaya pazar kurulmadığı günler dışında her öğle yemeğini orada geçirmeye başladık.
Bazen çiçek getiriyor, bazen dualar ediyor, bazen hayatın anlamsizligi üzerine çok biliyormuş gibi felsefe yapıyorduk.
Artık kış gelene kadar orada bulusacagimizi biliyorduk. Bekçi çıktı geldi bir gün yanımıza " çocuklar her gün burada n'yapıyorsunuz" diye. Ne yapabilirdik ki mezarlıkta? "Dedemizi ziyarete geliyoruz" demekten Başka. Öyle demeliydik, uzun soluklu görüşeceğimiz en güvenli yerdi.
Sonra Çiçek ekmeyi öğrendik, bi de çam ağacı derken büyüdüğünde çocuklarımıza gosteririz büyüsü ile pembe panjurlari indiriyorduk.
Yıllar geçti aradan, şimdi oraya gömmüşler eski sevdigimi, haberi tez geldi.
Genç karısını ve muhteşem ailesini öylece bırakmış. Gitmiş.
Şimdi bunca kilometre öteden kalkıp o çam ağacı nasıl anlatılırki.