geçenlerde acıbadem üsküdar dolmuşuna 5 kız öğrenci bindi. lise belki de ortaokul yaşlarındalar. bizim sabahın köründe iflahımız kaymış ama tabi ki onlarda ergen enerjisi var. bir muhabbet bir muhabbet. sonra diyaloglar gelişti :
kız 1 : (yanındaki arkadaşına dönerek) yav kızım sen sabah sabah 15 dakkada nasıl duş alıp da yetiştin? deli misin hasta olucan?
kız 2 : abi saçlarımın uçları hep kırmızı, yeşil falandı yıkamam lazımdı.
kız 1 : nasıl yani? anlamadım? nasıl kırmızı, yeşil?
kız 2 : (gayet sakin) ya akşam nasıl olcak diye denemek için fosforlu kalemlerle boyadım, öyle uyuyakalmışım.
kız 1 : (şok olmuş bir ifade ile)kızım oha! sana inanmıyorum yaaaa!!!
kız 2 : inanma zaten salak! mal ya... (sonra diğerlerine dönerek) nabıcaz bir bu gerizekalıyla ya???
demesi ile birlikte ;
kız 4 : asalım!!! deyip ellerini ovuşturdu. aha işte burası beni şok etti çünkü bu küçük kız resmen mathias bones'u taklit etmişti. mathias bones'u şu dünyada kaç kişi bilebilir ki??
bir ergen grubunun diyaloğunda aynı anda hem kezbanlığın, hem dalga geçmenin güzel bir örneğinin hem de 2016 yılında mathias bones''un yer alması beni yarmıştır.