'Listening(dinleme)' kavramı yerleşmeden okuma, yazma, gramer gibi unsurlar bireye öğretilmeye çalışılır. Küçük bir çocuk nasıl ki tam manasıyla düzgün cümleler kurabildiği yaşa kadar sürekli olarak seslere, kelimelere, konuşulanlara maruz kalıyorsa; ve bu esnada bunları belleğe yerleştirip dili çözüldüğü zamanda şakır şakır sizinle konuşmaya başlıyorsa, bir dil öğrenmedeki yöntem de bununla aynı doğrultuda olmalıdır. Yani bir bireyin bir dili öğrenme serüveni sırasıyla duyma, telaffuz-konuşma, okuma-yazma şeklinde yerleşir ve gelişir. Bizim eğitim sistemimizde duyma(listening) kısmı tamamen pasifize edilmiş, her zaman okuma-yazma-gramer kısmı bireye öğretilmeye çalışılmıştır.
Siz hiç konuşmaya başlamadan okuyup yazabilen bir çocuk gördünüz mü? Bir şeylerin sırası karışmış sanırım. Sınavdan geçer not almaya dayalı bir dil eğitimi bireye hiç bir katkı yapmaz. Birey duyacak, hissedecek, düşünecek, kavrayacak, cümle kurmaya çalışacak, yani yoğun olarak bu aktiviteye maruz kalacak. Türkçe düşünüp ıngilizce cümle kurmaya çalışmayacak. Düşündüğü şeyler senkronize bir şekilde dilinden dökülecek şakır şakır.
Velhasıl eğitim şart!