doğarsın, büyürsün, ölürsün. gözlerin bir kamera, hayatın ise romantik komedi tadında. ağlama sesiyle açılır perde, sonra görme, işitme, dokunma ve öğrenme. toplumdan topluma değişir seni karşılama töreni. kimisi vaftiz eder, biz ise o kutlu sesi okuruz kulaklarına. küçüksün, hemde çok ufak ondan daha başlamadı ilerde sırtına bir bir yüklenecek beklentiler, sorumluluklar. büyümeyi istersin ama ne tuhaf büyükler de küçülmeyi. zaten yavaşça tanıdığında dünyayı anlayacaksın hayatından memnun olana rastlamanın zorluğunu. ama sen şimdi daha hayatın giriş kısmındasın. elinde bembeyaz bir sayfa başlık atılmış çoktan sana sormadan 'hayat' ama altına yazacakların tamamen sana ait olacak. o yüzden ufak, dikkatli yaz çünkü silme şansın olmayacak. yazdıkların çoğaldıkça üstünü karaladıkların da olacak unutma hatasız kul olmaz. aşkların olacak, sevecek, sevilecek, reddedileceksin. sabahladığın geceler olacak kötü geçen günlerin ardından. ilkleri yaşayacaksın, öylesine hızlı geçecek ki zaman doğumgününde bulacaksın kendini yaş otuzbeş yolun yarısı eder derken. bundan sonrası daha bir zordur ufak. hastaneye o kadar sık uğramaya başlarsın ki arkadaşın doktorlar, sohbetin hastalıklar olur. müziğin sesi kısılmaya başlar, hareketli şarkılarının yerini daha yavaşları alır. o hep duyacağın bizim zamanımızda ile başlayan cümleler senin ağzına dolanır. saçlar beyazlaşır, beyaz beni daha karizmatik gösteriyor diye teselli aranır. ölümden korkarmısın bilmem ufak. o bu boş sayfaya yazacaklarına bağlı biraz da.
işte ufak hoşgeldin senin için yeni bizim için ise alışılmış 'hayata'.