Yeryüzünde “Müslüman dramı” yaşanmaktadır. Hani Allah iktidarı Müslümanlara verecekti? (Nur, 55). Hani Allah iman edenleri müdafaa ederdi? (Hac, 38). Hani Müslümanlar ile mücrimleri hayatları da ölümleri de bir olmayacaktı? (Casiye, 21) Allah mı sözünden vazgeçti yoksa Müslümanlar mı Kur’an’a uymaktan vazgeçti? Allah bir zamanlar Tevrat’ı terk ettikleri için israiloğlullarını cezalandırdığı gibi, şimdi de Kur’an’ı terk eden Müslümanları cezalandırmaktadır. Müslümanlar tefsirlerini, hadis kitaplarını ve zihinlerini, israiliyyatın işgalinden kurtarmadıkları sürece israil’in işgalinden kurtulamayacaktır. Çözüm Kur’an’ı hiç kapatmadan okumak ve tevhid inancına sıkıca sarılmaktan geçer. Tevhid yok, Kur’an yok, o zaman Allah’ın yardımı da yok!
(alntı)
üstteki yazıda da bahsedildiği gibi eğer "elhamdülillah müslümanım" diyen insanların kuranda anlatıldığı gibi bir müslümanlık yaşamadıkları sürece yani "kuran müslümanlığı"nı yaşamadıkları sürece islam alemi şu anki konumlarından bir adım bile ileri gidemecektir. hatta daha kötüsü kuransız Müslümanlar dinlerine daha da sarıldıkça müslümanlıktan uzaklaşmaya doğru giderler. çünkü onların yaklaştığı cahiliyye mekkesinden, önce bir medine sonrada bir medeniyet inşa eden kuran değil, hataya meyilli insanların zanları ile oluşturulan, hadis, rivayet, mezhep gibi tam bir mezbahane çukuru olan, zan(!) merkezli külliyatlardır.
elbetteki bu külliyatların toptan atılması, yakılması doğru değildir. ancak bu külliyatları kuranî referans ile süzgeçten geçirmek en doğrusudur. çünkü kuranın bir adı da furkân yani "hak ile batılı ayırd eden" dir. neyin hak neyin batıl olduğunu biz kendi fikrimize değil kuran'a soralım. soralım ki müslümanım diyenlerin uydurulmuş, rivayet merkezli, adına islam denilen paralel dinin müslümanı mı, yoksa hakiki bir kuran müslümanı mı olduğu ortaya çıksın.