ankara gri bir şehirdi benim için ve gri bir şehir şu anda da. 3 senedir yaşıyorum , her mekanına girip çıktım ve her cenahına .ama herhangi bir metropolde olması gereken o pastel ışıkları hiç bir zaman göremedim. güneş bile soluk vurdu alnıma körüklü otobüslerde giderken ve o koşuşturmada hiç bir zaman road runner gibi eğlencelisi de görülmedi memur kentinde. ankara'ya yağmur bile çamurları temizlemek için yağdı . yağmurda yürürken ve hızlandığında o çucuksu kaçışlarımızı hiç yapamadık . zaten şehrin meydanı kızılayda bile doğru düzgün kaldırım taşları yoktu , belki de bu yüzden ankara'nın hiç tarzı olamadı.
anıtkabir'de aslanlı yolun taşlarla donatılmış olmasına dair , yolda yürürken takılmamanız için başınızı eğmeniz gerektiğinden bahsedilirdi. oysa biz her gün ve her yerde saygımızı melih'e gösterircesine yürüdük. ankara'da gece bile gün bitsin diye çöktü üstümüze. 9 oldu mi sen ben o , 11 'de etraf sessiz.
ankara'da eğlenilemedi 4. katta bulunan ve paspallığı kendinden menkul cafe-pub larda ve okunamadı olgunlarda pazarlık edilmeden .
o ankara'nın bütün bu karmaşası içinde herkes yolunu buluyordu şaşırtıcı şekilde ya da bazıları bir yolunu . ankara aşkların parklarda yaşandığı yerdi. ilk defa parklarda öpüşürdünüz ve ilk defa parklarda sizden para isterdi memleketten yeni geldim kardeş diyenler. ve ankara'da kardeş olurdunuz birileriyle her nasıl bir yerde hacı bir yerde abi ve herhangi bir memlekette başka şekilde hitap görürken , gariptir.
ankara'da iken siyasi görüşleri çatıştığını gördük , siyahla beyazın bitip tükenmez hengamesinde , ankara'da iken insanlar sokaklarda ütopya diye dergiler dağıtıp bağırdı ve işte o ankara'da iken her yer özlenirdi. ve herkes. ve herşey. işte bu yüzden , ankara gri bir şehirdi..