goethe'mi ne demişdi 'yalnizlik tek kelime ile soylemesi cok kolay fakat katlanmasi ve tasinmasi o kadar zor ki' diye. evet o söylemişti.
yetişkinlik çağına her hello diyen kişi er geç yalnızlığın farkına varıyor.
ilk başta bu çok büyük şok etkisi yaratıyor. sanki koskoca bir dinamit patlamişta o dağın altında kalmişiniz gibi feryat figan ediyorsunuz.
teselli bulmak için meylere sığınıp, baska limanlara yelken aciyorsunuz.
fakat ne yapsaniz da ne etseniz de derdinize deva olmuyor.
hani cem karaca'nın terennüm ettiği gibi 'bir deli çaydan geçip kanamiyorsunuz'
ondan sonra gelsin sigara içmemek, rüyalar görmemek, bir yetimhanedeki öksüz gibi hissetmeler, viskilerin yerine geceleri içmek vs....
fakat öyle ya da böyle, eninde sonunda yasamak macerasi yalnizlik demekse, yalnizlik hediyesini iyi kullanilbilmek gerek.
bu bogucu cağda yalnizliğin bile kaybedildiğini biliyoruz.
o halde yaradanın bu vakf ettiği hediyeyi niçin bir eser için kullanamiyoruz?
hayir olmaz falan demeyin öperim maça papazinizi.
siz bilmez misiniz dünyada lanetliler bahcelerine girmeye hak etmemiş insanlar ömrü hayatlari boyunca yalnizliklarin beslenip eserler vermiş, icatlarda bulunmuş insanliğa katkıda bulunmuştur. üsenmeyin bir biyografilerini gözden geçirin.
vel hasıl-ı kelam insan ne kadar yalnızsa o kadar özgürdür.
ve bu özgürlük için önce kendi için yasar ve doyar. sonra da birşeyler için yasar.
fakat gelgelim ki, ne yazik ki herşey de oldugu gibi bize bu konuda yalan söyledir. aynen kemal kara'nın tarih kitaplari gibi.
herneyse entryimizi rainer maria rilke'den bir şiir ile bitirelim;
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana: