Üniversite sınavına tekrar hazırlanmak için psikolojimi ve beni doğru dürüst toplarlayacak biriyle tanıştım. Yaşam koçu gibi bir şey, dünya tatlısı bir kadın. Madem ne istediğini bilmiyorsun istediğin okulların gözünü diktiğin bölümlerinden birilerine mesaj at dedi. Sor, soruştur ne imiş nasıl işlerlermiş dersi vs diye. Ben de facebook gruplarından gözüme alana hakim olduğunu düşünerek kestirdiğim kişilere mesaj attım. kocaeli üniversitesi gazetecilikten de yazdım birine. Soracağımı sordum konu bitti. Sonra baktım muhabbet uzuyor bir şekilde, işte ortak konular, zevkler vs çıkıyor. Numaraların verilmesiyle telefon konuşmaları başlıyor. Bir gün yine telefonda konuşuyoruz şarkı mırıldanmaya başlıyorum odamı toplarken "sesini öperim" diyor -bilmem kaçıncı kıpırtılar-. Telefonun bir ucunda kızarmalar falan derken -hiç unutmam şubatın 1'i- anın fotoğrafını atarken birbirimize, mandalima yiyorum diyorum ve o günden sonra birbirimize mandalimam demeye başlıyoruz. (her ilişkide illaki bir sebze, meyve, çiçek, böcek ismi maalesef ki alet edilir ya biz de böyle ilk leveli atlıyoruz) sonrasında ayın beşi yani doğum gününün ilk dakikalarından itibaren sabah altıya kadar aveanın gözünü sevdiğim bin dakika bonkörlüğüyle biz konuşurken aşık oluyoruz. doğum gününde ağlamalı sevmeli sesimden öpmeli bir konuşma ile başlıyor her şey. Ama hiç görüşmemişiz. Ah ama nasıl bir konuşma ben ilk defa farkında olarak, uyanık, kendimde ve bu kadar şahit olarak aşık olduğumu hissediyorum. Yorgan altında oksijensizlikten öleceğim ama yine de kapatmak istemiyorum o telefonu. -derin bir nefes alayım, of- kapanıyor o telefon öykü dinlerken uyuyakalmamla sonra ayın 12'sinde onun istanbul'a gelmesi üzerine anlaşıyoruz. Nasıl kalp çarpıntısı. yaklaşmıyor asla gün, bitmiyor o bir hafta. sonunda gelip çatan görüşme gününde dersane çıkışıma geliyor ve görür görmez sımsıkı sarılıp başımla kulağımın üst kısmından öpüyor. Başımın içinde küçük bir çınlama.Otobüsle gidiyoruz taksime yan yana oturmuşuz ama nasıl heyecan! kahveci mustafa amca'ya gidiyoruz tost yiyoruz kaşarlı yanında da çay. Ağzımın kenarındaki kırıntıları alıp yiyor, ben tahmin etmediğimden de fazla mutluyum. sonra hazzo pulo pasajında birbirimize bileklik alıp beatles'a gidiyoruz. eller kenetli. kalbim orda atıyor. sonra oturuyoruz cam kenarına içeri girip. birasının kapağını alıyorum. -eşya toplayıcısıyım evet.- fotoğraflar çekip sohbet ediyoruz. beklediğimden farklı değil, tam da bildiğim ve gösterdiği gibi. daha birçok ayrıntıyla çok güzel geçiyor gün. ama o gün nasıl bitti hatırlamıyorum. hatırlamaya çalıştıkça güzel taraflarını, iyice silikleşiyor. keşke her şey ilk buluşmadaki gibi samimi, diri ve taze kalabilse. hayatımı değiştiren bu internetten tanışmanın hayatımı zehir ettiği kısmı, hala bunu yazarken çenemi titretiyor.