hayat, tabağına bir şeyler koyuyor ve sen istemem diyemiyorsun. bazı şeyleri kabullenmeyi öğreniyorsun. mesela çok istediğin bir şeye asla bütünüyle sahip olamıyorsun. ucundan köşesinden yetinmekle kalıyorsun. asla tatmin etmiyor seni, ona ulaşmak için kurduğun hayaller harcadığın enerji seni vazgeçmekten alıkoyuyor. hayat, tabağına ne koyuyorsa kabulleniyorsun işte. bazen öyle bir noktaya getiriyor ki seni ne ilerleyebilirsin ne geri dönebilirsin. ne elindekileri kaybedebilirsin ne de onlarla yetinebilirsin. kısır bir döngü gibi. mutluluğun peşinden koşup asla ona ulaşamamak gibi. ulaştım sanarken bir bakmışsın daha çok yol kat etmen gerekiyor. yolun bilinmezliği ve uzunluğu seni ürkütsede sonunda ne olacağını merak ediyorsun. sağ cebinden eksik etmediğin umutların devreye giriyor. 'ilerde güzel günler vardır belki.' ama ilerisi çıkmaz sokak. kaybolacağını bile bile yürürsün bazen. daha önce de kayboldun, yolu buldun. olsun. yine kaybol, yine bulursun. hayat kısır döngüden ibaret ve ben sıkışıp kaldım. tatlı bir umursamazlıkla kaybolmaya devam ediyorum. belki o yolda benim gibi kaybolmuş insanlarla karşılaşırım, belki yolumuzu buluruz. belki sağ cebimizde ki umutları bölüşürüz. dedim ya belki, mutluluğa ulaşırız.