bir otobüs camına dayamışsın alnını. gönlünde biriktirdiklerin, gözlerine doluşuyor ara ara. eğsen kafanı az, kapasan gözlerini, akacak belli.
düşünüyorsun ne varsa yaşadığın. mideni bulandırıyor hazmedemediklerin. annenin bir lafı var hatırla, uzun yola çıktığınızda miden bulandığında söylediği hani." bakabildiğin kadar uzağa bak, göreceksin bulantın geçecek". şimdi en uzağa bakıyorsun sende. yakınındakilere değmiyor bakışların.
konuşmayı seversin bilirim. bir ortamda herkes sustuğunda " bir yerlerde kız çocuğu doğdu" denmesine fırsat vermezsin. sessizliğe tahammülün yoktur hiç. şimdi sustuğun her dakika için, kendine sövdüğünü biliyorum. yazık ki ağzını bağlamışsın biriktirdiklerinin.
isyanının dahi sesi gelmiyor bu tarafa.
heyecanlandığında bazen, bir şey anlatacaksan, oturduğun yerden kalktığını çok kez gördüm. ayakta durmayı, elini kolunu sallayarak anlatmayı seversin bilirim. şimdi ayağa kalksan omuzuna çökenleri tartmaz sanarsın bacakların.
mimiklerin terketmiş yüzünü. bir donuk ifade, cama dayalı alnın, nefesinle buğu yapmış cam. ne o eskiden bir kalp çizerdin hemen, ya da sevdiğinin ismini yazardın üstüne? şimdi neden siliyorsun buğuyu, dirseğinle?
yalnızsın di mi? 80 kişilik otobüste yalnızsın şimdi. halbuki haberin yok hiçbir şeyden.
terkedip gitti mi biri, çok şey aldı götürdü sanarsın senden. vermiş olduklarını hiç düşünmeden. hesabı kitabı bilmezsin bilirim, gene zarara uğrayan sen olmuşsundur, iyiden iyiye inanırsın buna sen.
üç beş kişi çıkınca hayatından, bir sen kaldın sanarsın çizdiğin çemberin ortasında.
yalnızım dersin, öyle hissedersin.
"halbuki o kadar özelliğin var ki içinde barındırdığın, o kadar kalabalıksın ki aslında. inan yalnız değilsin." demek gelir içimden.
ama sen beni boşver, seni sevenleri geç, yanında olmak isteyenleri de... onlar tenhada zaten bulurlar seni.
sen kendinle başbaşayken dahi yalnız olamazsın asla. en kalabalık olan yer senin için aslında.