tahminen 9-10 yaşındayım. ankara'da deniz ne arar. tatilmiş, deniznmiş o zaman moda değil. ancak sahil kenarında bir akraban olur, ziyarete gidersen ancak o zaman görürsün. neyse o gün hava biraz kapalıydı, birazda biz geç gittik. sahil tertemiz, boyumuzun geçmeyeceği yerlerde suyla oynuyorum. ara sıra kafamı denize sokuyorum ki saçım ıslansın. tabi akrabamın çocukları bi ileri doğru yüzüyor, yüksek yerlere çıkıp atlıyor. babam da benim bu halimi görünce üzüldü sanırım. yüzmeyi en iyi kendin öğrenirsin mantığıyla beni biraz ileri doğru götürdü. ben tabi boynuna sarılmışım. beni orada bi bıraktı. panikledik doğal olarak. denizin içindeyim. gözümü sımsıkı kapatıyorum (ne alakaysa). neyse gözümü açmak aklıma geldi. denizin dibi simsiyah görüyorum, o sırada işte kafam suyun üstüne çıktı. kıyıya nasıl geldim hatırlamıyorum. yaklaşık 2 hafta daha kaldık. o sene denize girmedim (dayak pahasına olsa bile).
sonraki senelerde de taktik değişmedi. boynuma kadar gelen noktaya kadar gittim. ötesine geçmeyi hiç düşünmedim.
geçtiğimiz yıllarda sırf bu korkumu yenmek için dalış kursuna gittim. ekipman olduğu zaman sorun yok. dalıyorum, çıkıyorum, panikledim mi, bas düğmeye şişirsin yeleği anında suyun yüzeyindesin. vur paleti 2 dakkaya varmadan kıyıdasın. ekipmansız da yatıyorum sırt üstü ama ayakta palet şart.
havuzda veya denizde boyunu geçmeyecek kadar duran birisini görürseniz ben olma ihtimali var.
özet : suyun içinde de olsan ayağın yere temas edecek.