sabri, tipi itibari ile de, ilkokulda 'evlat' yaptığınız, lise de önünü kesip dövdüğünüz,üniversite de siz kızlarla gezip tozarken,kahvede okey oynarken not tutan ve elinden notları zorla aldığınız, kızların ilk onbirinde asla yer bulamayan, öğrenciye benziyor. oralarda kendinizi bir bok sanarken, gerçek hayata hiçbir bok olmadığınızı öğreten, iyi bir maaşla, iyi bir şirketin müdürü, işini seven iyi çalışani olmuş o çocuğu çok hatırlatıyor sabri.
futboluna yapılan * eleştirilerin yanında, alttan alta,''şu sümsükten daha iyi oynarım'' diye de düşünüyorsunuz. profosyenel futbol gibi, dünyanın en zor arenasında, 6 yaşından bu yana süren hırsı ile, çalışkanlığıyla, mücadele azmiyle sabri'nin değil, her şeyi bilen havanızla, okuldaki popülerliğinizle, klavyenin gerisindeki ben ne söylersem odur havanızla, şu şahane! görünümünüzle sizin olmanız gerekir diye düşünüyorsunuz. yoksa sabri gibi, nice topçu geçti bu ülkeden. ayağını kımıldatmadan, milyon dolarlar cebe attı. ama çekemediğiniz mahallenin sümsük çocuğunun çalışıp başarması. nihat kahveci yurtdışına giderken söylenenleri bilmem hatırlar mısınız? şimdini yalamaktan yorulan dillerinin o zaman , bu ezik! görünümlü çocuğa ne salvolar attığını?
sabri de nihat'da bana göre bu ülkenin ihtiyacı olan bulundukları yere ter akıtarak gelmiş insanlardır..
hayatında hiçbir kuruş çalışarak kazanmamış,baba parası ile yoktan yere götü kalkmış, her boku bildiği gibi futbolu da, hep en iyi kendi bilen bebelerin, sevmemesini çok da umurlayacak insanlar değildir.