Her şeyden habersiz çiçekli bahçenizin yollarında koşarken birden ailenin artık ayak altında çok fazla dolaşma, onların işlerine engel olma diye seni kedi yavrusu misali ensenden tutup anaokulu denen yere bırakmasıyla başlıyorsun yavas yavas eğitim öğretim denen zıkkıma. Aslında bakarsan özgürlüğünü kaybettiğin gün oluyor anaokulunun ilk günü. En az 1 sene gidip geliyorsun sebepsiz.
Daha sonra ilkokul denen zıkkım başlıyor. Daha kalem tutmayı yeni yeni öğreniyorken "Evde 10 sayfa eğik çizgi çizin." diyen bir öğretmen karşılıyor seni. Ailen "Eti sizin kemiği benim." diyor ilk defa gördüğü bi insana. Dışarıda oyun oynaman gerekirken sen saatlerce ödev yüzünden bilek ağrısı çekiyorsun. Yaşın daha 7...
Okuma yazma öğreniyorsun bir de el yazısı saçmalığı çıkıyor karşına. Kitapdaki 3 sayfalık konuyu gereksiz bir şekilde el yazısıyla tekrar deftere yazıyorsun ki yarın okulda ödevini yapmadın diye dayak yemeyesin.
Sizinki nasıldı bilmiyorum ama benim ilkokul öğretmenim 5 para etmeyen bi herifti. Her gün sınıfta birini döverdi. Babam beyin ameliyatı olmuş, evde kimse yok. 75 yaşındaki babanemde kalıyorum. Kıyafetlerim evde kalmış okula gidemiyorum. Adam durumu bilmesine rağmen niye okula gelmedin diye dayak atıyor, fakat velimi görünce yalakalık diz boyu... Matematik dersinde türkçe işlerdi ama türkçeyi düzgün konuşamazdı. Neyse...
Sonra ortaokula başlıyorsun. Herşey ilkokuldaki gibi sanıyorsun ama işler öyle gitmiyor. Hayattan ilk tokadı yemeye başlıyorsun. ilkokulda aldığın 5'ler anlamadığın şekilde 1'lere 2'lere düşüyor. Ailenle aranın ilk bozulmaya başladığı dönem de bu zamana denk geliyor. Ailen bilmiyor ki ilkokul öğretmenin senle uğraşmamak için bütün derslerine 5 vermiş.
Birileri geliyor iyi kötü birşeyler anlatıyor ve ortaokulda 3 sene boyunca öğrendiğin şeylerden lise giriş sinavında sorumlusun deniyor. 3 sene boyunca herşeyi aklında tutman lazım. insan değilsin çünkü bir robotsun. Durumun iyiyse ailen seni Anadolu/Fen lisesinde okuyasın diye dersaneye yazdırıyor. Haftanın 7 gününü eğitim kurumlarında geçiriyorsun. Tam da ergenlik zamanların. Kanın kaynıyor. Arkadaşlarınla gezmek varken evde test çözüyorsun.
"Liseyi kazan rahatsın." yalanına inandırıyorlar seni. Kazanıyorsun fakat rahatlık falan yok. Şimdi de lisede öğrendiklerin üniversite sınavında karşına çıkacak diyorlar. Al sana hayattan bir tokat daha. 4 sene lise hayatın boyunca öğrendiklerini unutmaman lazım. Çünkü insan olmadığını söylemiştim.
Birbirinden egoist lise hocaları, birbirinden anlamsız saçma sapan şeyler öğretip sırf sen düşük not al da kendilerini bi bok zannetsinler diye birbirinden kazık sınav soruları soruyor. Düşük not alıyorsun. Aileden yine azar...
Bir de veli toplantısı diye birşey var. Hocanın velinle senin dedikodunu yapması, zeki çocuk ama çalışmıyor yalanları, ailenin de bunun sadece senin için söylendiğini sanması falan (Hâlbuki bütün velilere aynı şey söyleniyor).
Sonra yine dersaneye başlıyorsun yine haftanın 7 günü eğitim kurumlarında geçiyor. Yine testlere gömülüyorsun. Ev- okul-dersane kutsal üçlüsü arasında gençliğini yaşıyorsun.
Sevgilin oluyor iki öpüşüyorsun, mesajlaşıyorsun falan. Ailen "Önce okul sonra sevgili." laflarıyla boğuyor seni. Aldığın düşük notların sebebi olarak hep sevgilini suçluyorlar. Üniversiteyi kazan rahatsın yalanına alıştırılıyorsun bu sefer de.
Kazanıyorsun. Öğrenciye ayaklı banknot gözüyle bakan, yine birbirinden egoist hocalar karşılıyor bu sefer de. ilk zamanlar "Ooo sınıf kalabalıkmış, yaza arabayı yenileriz gibi cümleleri şaka sanıp FF'le kaldığın dersi yaz okulunda AA'yla geçince anlıyorsun şaka olmadığını. Hayattan bir tokat daha sana.
Dersleri veremiyorsun. Ailenle yine aran bozuluyor. Özelde ne işe yaradığı belli olmayan siktiriboktan bir bölüm okuyan kuzeninle kıyaslanıyorsun. Zar zor okulu bitirip iş aramaya başlıyorsun.
Fakat o da ne? ilan kriterlerinin çoğunda "En az 2 yıl deneyimli." yazıyor. Nerdeyse yeni mezuna iş yok. Şanslıysan zar zor mesleğinle alâkalı bir iş buluyorsun. Ama asgari ücret. Al sana bi tokat daha. 5-6 yaşından beri profesyonel öğrencilik yapıyorsun, binbir zorluğa katlanıyorsun ve karşılığı bu mu? Kabul etmek zorundasın artık başka şansın yok. Ne zamana kadar ailenden harçlık isteyeceksin.
Evet işe de başladığına göre artık modern bir kölesin tebrik ederim. Şimdi bi geri dön bak bakalım kimse sana böyle bir hayat ister misin diye sordu mu? Belki sanata yetenekliydin. Belki çok iyi bir aşçıydın. Ama sistem buna izin vermedi.
Hayatın boyunca 4-5 şık arasından geleceğini belirlemeye çalıştın. Ama varlığından bile haberinin olmadığı bir mesleği icra ediyorsun belki de.
Şimdi Allah ömür verirse 65 yaşından sonra azad edileceksin. Anaokula başlamadan önceki özgürlüğüne geri kavuşacaksın. Sağlık sorunun yoksa, enerjin yerindeyse, biraz da paran varsa kralsın. Emekli olup hâlâ çalışmaya devam ediyorsan da Allah yardımcın olsun.
Bu düzen böyle arkadaş, değişmez...
Tek yapabileceğin çok geç olmadan senin için önemli olanlara sevgini göstermek.