ibn-i Haldunların , Farabilerin , ibn-i Sinaların , Yunus Emrelerin , Hacı Bektaşi Velilerin , Mevlanaların insanlığa ilim aydınlığı getirdiği dinin aydınlanma süreci kapandığı için , dini öğretiler ve din felsefesi yoluyla dinin çarpıtılmış yorumlarından nemalanarak tarikatların ve cemaatlerin ilim diye yutturduğu dini dogmalar arkasına sığınmayan ve bilhassa onları deşifre eden maldır. Ne mutlu o mala ki okuyan iki çift gözü ve düşünen bir beyni vardır.
Din hem tarihsel olarak , hem ekonomik olarak , hem toplumsal olarak artık tek başına bir anlam ifade etmemektedir.
Dinin şeriatçı örgütlenmesi tarihsel olarak çökmüştür çünkü arapların cahiliye döneminden günümüze çeşitli sınıflı toplumlar ve devlet biçimleri ortaya çıkmıştır.
Ekonomik olarak hiçbir anlam ifade etmez ki artık seferler , cihatlar dönemi değil kapitalizmin dayattığı ekonomi-politika yürürlüktedir.
Toplumsal açıdan zaten muammadır. Zira toplum sınıflaşmış , devlet olgusu kendisini laiklik ile koruma altına almıştır. Belki tarikat ve cemaatlerle din mahalle aralarında yaşatılmaya çalışılmaktadır. Zaten bu da devletin istediği bir durumdur.
Günümüzde ise din ile kapitalizmin ittifakı ise ilerici özelliğini dinden değil kapitalizmin uygulayıcısı köklü burjuvaziden alır. Burjuvazinin de içindeki krizlere bakacak olursanız onun da artık ilerici bir özelliğinin olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Dinin fonksiyonu ise kapitalist - emperyalist sistemde sömürülen kitleyi en az şekilde ürkütmek ve onlara sömürü karşısında tutunacak bir sabır dalı bırakmaktır. Dinin dogmaları yoluyla cahil kalırlarsa da oh ne ala.
islam alimleri ve filozofları asla din için ilim ve fen yaratmamışlardır. Buradaki ilim anlayışını hem din hem de bilimin uzlaşması olarak görmek saflıktır. Dine rağmen keşifler yapılmıştır. Dine rağmen icatlar yaratılmıştır . Bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar bu yüzden dinin aydınlanma dönemleri din alimlerinin dini dogmalara karşı gizli ya da açık şekilde en itaatsiz olduğu dönemlere rastlar. Dinin ilerici özelliği de buradan gelir.