Temelini sınıflı toplumdan ve devlet olgusundan alan üretici olsun ya da olmasın her türlü emek ve artı-değer ile artı-ürün üzerinde tahakküm sağlayan güç.
Komünal toplumlarda üretimin en ilkel biçimii olan tarımsal faaliyet sonucu elde edilen ürünler , feodal toplumlarda tarım üretimini biraz daha aşan basit sanayi ürünleri ve doğal hammaddeden elde edilen metalar , kapitalist toplumlarda sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan bilimsel sanayi ürünleri ve günümüz emperyalist-kapitalist toplumlarda ise tüm üretim biçimleri ve üretim araçları üzerinde etkisi yadsınamaz olan bilişim devrimi ürünlerine sahip olma , onları kullanabilme , üretim süreçlerine dahil olma hakkıdır.
ilk bakışta ne kadar güzel ve hoş görünse de mülkiyet kavramının emek sömürüsü , toprak işgali ve olmayan arz-talep üretim ve tüketim biçimine bağlı olmadığı tek örgütlenme biçimi henüz sınıfların ortaya çıkmadığı ve üretim araçları ile emek üzerinde herhangi bir baskı ve tahakkümün oluştarabilecek sınıfların ortaya çıkmadığı komünal toplum biçimidir.
Üretim araçları ve ürün üzerindeki emek yok sayılmadan ve üzerinde herhangi bir artı-değer sömürüsü bulunmayan takas usulü ve karşılıklı ihtiyaçlar doğrultusunda eşit emek süreci ürünlerinin komünler arası değişiminden ibaret bir ticari değişim anlayışının sürdürüldüğü bir örgütlenme biçimi.
Tarım devriminden sonra ortaya çıkan ve o zaman kadar ihtiyaçları kadar üretip ihtiyaçları kadar tüketen insanların geniş tarım toprakları üzerinde mülkiyet haklarını ilan eden bir feodal toprak ağası sınıfının oluşması ile beraber değişen üretim araçları ve tüketim biçimleri. Mülkiyetlerini korumak için inşa edilen surlar ve tarlalarda emekleri karşılığı toprak ağalarına çalışan bir serf sınıfı ve aristokratların mülkiyetlerini korumaları için serflere ve diğer düşman klanlara karşı ittifak içine girdiği askeri senyörler ve dini ruhban sınıfı.
Sanayi devrimi ve üretim araçlarının makineleşme süreci ile ortaya çıkan üretim biçimlerindeki ve emek ile meta üzerindeki sömürünün değişmesi. Fabrikalaşma süreci ile beraber güç kazanan feodal toplumun küçük esnafları ve daha az emek ile daha çok artı değerin üretilebilmesi koşulları. Artan hammadde arayışları ve emperyalizm odaklı savaşların ve işgallerin hız kazanması. Burjuvazi sınıfının bu sürece hakim olup kendi sınıfının karşısında emeği ücreti karşılığında sömürülen bir işçi sınıfı yaratması.
Bilişim devrimi ile beraber makineleşme sürecinin yeni teknolojiler üretmesi ve üretim araçları , üretim biçimleri üzerinde işçi sınıfının klasik proleter gücünün yok edilme süreci. Esnek üretim ve daha sömürücü ücret politikaları ile devletin eğitim - sağlık - ulaşım gibi hizmetler üzerindeki mülkiyetinin tekelleşmesi süreci , serbest rekabetten vazgeçilip uluslar arası tekeller yoluyla devletin klasik burjuva kapitalizminden mülkiyetlerinin derecelerine oranla küçük-burjuvazi ve tekellere hizmet eden işbirlikçi küçük-burjuvazi konumuna gerilemesi. Parlamenter demokrasi ve kapitalist üretim süreçleri ile devam ettirilen ulusal oligarşiler ve çarpık kapitalizm ile gelişen örgütlenme biçimine karşı işçi sınıfının sosyalizm düşüncesi ile beraber 18 yüzyıldan bugüne kadar olan direniş ve örgütlenme biçimi.
Mülkiyet hakkı her dönem belirli ilerleme süreçleri sonucunda ( tarım devrimi , sanayi devrimi , bilişim devrimi ) belirli bir sınıfın elinden aynı amaçları taşıyan ancak kimi zaman ilerlemenin öncüsü olmuş kimi zaman da ilerlemenin öncülerini bastırarak kendi sınıfının iradesini ortaya çıkarmış diğer sınıflar tarfından elde edilmektedir.
Mülkiyet hakkı sınıfların devlet olgusu ile beraber askeri , toplumsal ve ekonomik yönleriyle beraber tekelleşme sürecinin en baskıcı kurumları tarafından kanunlar ve anayasalar yoluyla koruma altına alınmıştır.
Mülkiyet hakkı sadece üretim araçları ve emek üzerinde sınırlı tutulmamıştır. Devlet olgusu ile beraber ortaya çıkan milliyetçi ögeler ( vatan - millet - bayrak - ulusal sınırlar ve din ) gibi manevi dinsel ve milli duygulanımlarda devlet tarafından çoğu zaman halka dayatılan bir mülkiyet hakkıdır. Halk bunu tüketmek zorunda bırakılır.
Mülkiyet hakkının liberal ekonomi-politik yorumuyla ve kavramsallaştırma süreci ile paradigmaları Adam Smith ve David Ricardo gibi burjuvazinin politik ögeleri tarafından yaratılan ve varisleri tarafından geliştirilen mülkiyet hakkının olmayan arz-talep dengesi , emeğin art-değer yaratma sürecinin geçiştirildiği serbest üretim ve serbest ticaret haklarının özgürlük ve insan hakları kavramları , çarpık demokrasi anlayışının siyasi yorumları ile sürdürülen bir güç olarak burjuvazi sınıfının proleterya üzerindeki gücünü ifade eden bir bakış açısı yaratılmıştır. Ve tüm bu sürecin ve sömürünün karşısında emek sürecinin komünal dönemdeki yapısal özelliklerini taşıyan ve üretim araçları ile üretim sürecinin oluşturduğu emek sömürüsü , kar odaklı sermayenin insan gücü ve doğal hammadde üzerindeki diktatörlüğünü ayuka çıkaran komünist / sosyalist liderler ve filozoflarla , bu süreci tersine çevirecek olan güçlü işçi eylemleri yıllardan beri devam eden bir mülkiyet hakkı üzerindeki sömürünün bir yansımasıdır.
Çok basit bir biçimde Proudhon'un mülkiyet hırsızlıktır önermesi ile hareket edilecek olursa , mülkiyet hakkının kimler için geçerli olduğunu yüzeysel bir şekilde kavrayabiliriz. Anarşizm ve doğrudan komünizm yoluyla mülkiyete saldırmak da bunca yıllık bir emek sömürüsü ve sınıflı toplum yapısının devlet olgusu ile birlikte ortadan kaldırılması sürecine doğrultusunda " namusluların namussuzlar kadar cesur olamadığı bir toplumda " da imkansız olacağı idrak edilebilmelidir.