27 Ocak 1959 günü 9 rus kayakçı Ural dağlarına hem tırmanma hem de kayak yapmak amacıyla yola çıkarlar. Aslında 10 kişiydiler fakat Yuri Yudin son andaki sakatlığından dolayı gezisini iptal etmek zorunda kaldı. Geriye kalan igor Dyatlov önderliğindeki Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev ismindeki 2 kız 7 erkek öğrenci o gün yola çıktılar. Gezileri Vizhai kasabasından başlayıp Otorten Dağı'na kadardı. Kararlaştırılan 12 Şubat tarihinde Vizhai'ye döndüklerinde ise spor kulübüne telgraf çekmeleri gerekiyordu. 12 Şubat günü beklenen telgraf gelmedi ama grubun 10. üyesi Yuri Yudin bu tür gezilerde 2 gün kadar gecikmeler olabileceğini söyledi. Fakat beklenen telgraf yine gelmemişti. Peki öğrencilere ne olmuştu. 20 Şubat tarihinde kayıp dağcılar için bir arama ekibi oluşturuldu aynı gün arama başladı.
-----
1 Şubat günü Ural Polytechnic Institute'den 9 dağcı, akşamüstü 5 civarı kar fırtınasının başlaması ve karanlığın çökmesi sonucu Kholat Shyakl dağının yamaçlarında kamp kurdular. Gezilerinde 5. gündü bu. Son yerleşim yeri oldukça gerilerinde kalmıştı. Ertesi gün igor Dyatlov önderliğindeki grubun Otorten dağına varması planlanmaştı. Herşey plana göre de ilerliyordu. Gece çökünce botlarını ve ceketlerini çıkarıp keten battaniyelerin içinde uykuya daldılar.
-----
2 Şubat tarihinde Anatoli Shumkov liderliğindeki bir başka kayak grubu Chistop dağına tırmanıyorlardı. Zirveye çıktıktan bir süre sonra inişe geçmeye hazırlandıklarında kuzey tarafındaki bulutların gümüş rengi bir parlama ile aydınlandıklarını farketmişlerdi. Otorten vadisinden beyaz bir ışığın zirveye doğru yükseldiğini gördüler.
Grup lideri Anatoli Shumkov "Bu şey sessiz ve yavaş bir şekilde güneyden kuzeye doğru süzülüyordu. Ayrıca parlaktı, bulutları aydınlatıyordu. Gerçekten çok garipti." şeklinde anlatmıştı olayı.
-----
20 Şubat günü sivil ve askeri grupların yanında Mansi yerlilerinin de katıldığı grup aramalara başlamıştı. Aramanın ilk sonuçları 26 Şubat günü geldi. Grup içinde eşyalar, botlar, elfenerlerinin bulunduğu terkedilmiş bir çadır buldular.
"Etrafa dikkatlice baktım. ilk farkettiğim şey yamaçtaki karların daha düşük seviyede olduğuydu, sanki yüksek br ısıya maruz kalmış gibi" -Vladimir Karelin, arama ekibinden.
8 metre uzaklıkta ayakizlerine rastladılar. Ayakizleri yamaçtan aşağı, ormana doğru gidiyordu.
1,5 km uzaklıkta orman kenarındaki bir ağacın dibinde büyükçe bir kamp ateşi kalıntıları buldular. Biraz ileride ise 2 adet ceset buldular.Cesetler Yuri Doroshenko ve Georgyi Krivonischenko'ya aitti. Cesetlerin üzerinde sadece iççamaşırları vardı. Elleri kömürleşmişti. Belli ki yaktıkları ateşte ısınmak istemişlerdi. Peki niye çadırlarında değillerdi de dondurucu soğuğun ortasına iççamaşırlarıyla ısınmak istemişlerdi.
-----
Aynı hafta içinde igor Dyatlov, Zina Kolmogorova and Rustem Slobodin'e ait 3 ceset daha bulundu. Karla örtülü cesetler ilk bulunan cesetler ile çadır arasındaydı. Cesetler çadıra doğru yönelmişti, sanki kampa tekrar geri dönmeye çalışıyorlardı. Grup oldukça profosyoneldi. Çadırdan ayrılsalar bile neden birlikte hareket etmemişlerdi.
-----
Otopsi raporu bu 5 dağcının hipotermiden, yani vucüt ısısının normalin altına düşmesinden dolayı öldüğünü söylüyordu. Rustem Slobodin'in kafatasında ezilme ve vücudunun belli yerlerinde ödem tespit edildi fakat bunlar ölümcül değildi.
-----
Kholat Shyakl Mansi dilinde ölü dağ anlamına gelmektedir. Bir efsaneye göre bu dağda, Sel zamanında açlıktan ölmeye terk edilen, ölene kadar kaynar suda pişirilen 9 avcı vardı. Bu yüzden ismi Kholat Shyakl konulmuştu.
Martın ilk günlerinde birkaç Mansi yerlisi soruşturma için gözaltına alındı. Çadırın dışarıdan yırtıldığına inanılıyordu. Mansili yerlilere çeşitli işkenceler yapıldı fakat Vladimir Korotayev'in çadırın içeriden yırtıldığını keşfetmesinin ardından sorgulamalara son verildi.
-----
Bir gece arama ekibindeki askeri personeller olağanüstü bir durumla karşılaştılar.
" Dyatlov'un çadırının olduğu yere doğru baktığımızda 2 tane dağ zirvesini görebiliyorduk. Tamamen sessizlik içinde bir ateştopu, bir zirveden diğerine doğru uçmaya başladı. Diğer zirveye ulaştığında ise bir patlamaya benzer şekilde bir gürleme duyduk ve bir ışık saçıldı etrafa." -Viktor Klimenko.
Bir başka asker "Platoon komutanına, burada kalamayacağımızı, Moskova'ya bombardımanı durdurmalar gerektiğini söyledik. Bundan birkaç gün sonra daha patlamalar devam etti ve sonra herşey durdu."
-----
Geriye kalan Lyudmila Dubinina, Semyon Zolotaryov, Nikolai Thibeaux-Brignolle ve Alexander Kolevatov'a ait 4 ceset Mayıs ayının başlarında bulundu. Ağacın 75 metre uzağında nehir yatağında 3 metre karın altından cesetler çıkarıldı. Cesetler diğerlerine göre daha iyi durumdaydı. En azından üzerinde giysileri vardı. Fakat 2 cesedin gözler oyulmuştu ve cesetlerin ten renkleri kızıla yakın bir haldeydi.
-----
Otopsi raporunda Nikolai Thibeaux-Brignolle'in kafatasında ölümcül derecede zedelenmelere rastlanır. Zolotaryov ve Dubinina’nın yaralanmalarıda daha iyi değildir. Her ikisininde göğüs kafesleri ezilmiş, gözleri oyulmuş ve Dubinina'nın dili yerinde değildi. Bu dörtlüde sadece Kolevatov'un yaralanması yoktu ve sadece onun hipotermiden öldüğü anlaşıldı. Otopsiyi yapan Vozrozhdyonny'e bu tür yaralanmalara neyin sebep olabileceği sorulduğunda ancak şiddetli bir araba çarpması cevabı alınır.
------
Daha sonraki incelemelerde kıyafetlerde yüksek oranda radyasyona rastlandı.
"Kıyafetleri çıkarıp astığımızda hepsinin farklı renkte olmasına rağmen, kıyafetlerin mor bir huzme yaydığını farkettik." -Henrietta Churkina,
Belki de bu sonuçların içinde tüyleri diken diken eden tek bir sonuç vardı. Bütün vucüt parçaları radyasyon testine maruz tutulmuş ve hepsi temiz çıkmştı.Yalnız biri hariç. Kolevatov'un kalbi.
-----
Davanın kapanması son 4'lünün bulunmasından yaklaşık 20 gün sonra 28 Mayıs tarihinde oldu. Bir nevi ölümlerin üstü örtülmüştü. Otoritelere dağcıların hipotermiden öldüğü söylendi. Dava ise çok tartışılacak bir cümle ile kapatıldı:
- Dağcıların ölümüne üstesinden gelemedikleri bir doğal güç sebep olmuştur.
-----
"Tanrı'ya bir soru sorma şansım olsaydı 'o gece arkadaşlarıma gerçekten ne oldu?' derdim."
-Yuri Yudin, sakatlığı yüzünden gruptan ayrılan 10. dağcı.