kurtuluş savaşı gerçekte yoktur

entry126 galeri
    36.
  1. artık açıkça bir durum var: tarihi değerlendirmek iyice kavramlardan uzak, sınıfsal güçler dengesinden alabildiğince kaçan bir hale geldi. haliyle tarihi tahlil etmekte soyut, yüzeysel ve ya mekanik bir hal aldı. gerçeklik mi? o ise şimdilik uzaklarda seyreden bir gemi, ufukta ama uzak değil. birilerinin hatırlatması yeterli.

    şurası açık: bu önermede her iki tarafından akıldan ve bilimden uzak tespitleri terk etmeleri gerekiyor. burjuva ideolojisinin getirdiği "parçayı bütünden ayırma" ve "en faydalı olan bilgi doğrudur." toptancı bir ifadeyle terk edilmeli. aksi halde o geminin ufuk çizgisinin arkasına geçeceği besbelli. toplumsal aklın bu kadar karışık olamayacağı ise belli.

    konuya dönmekte fayda var. tarihi bir gerçeklik olarak 1.paylaşım savaşının ardından gelen bir dönem var türkiye'de. mütarekenin ardından gelen bu tarihi dönemeçte bir savaşlar silseli yaşanmıştır. bu döneme istenilen ad takılabilir ama bir kurtuluş savaşı adını vermek şimdilik daha doğru gözüküyor. fakat şurası çok belli: daha 1920'den itibaren bu savaşı yönlendiren türkiye burjuvazisinin her daim korkak davrandığı doğrudur. korkak bir şekilde davranmıştır; çünkü daha en baştan, londra kongresi fikrinden itibaren, emperyalizmle işbirliği yapmaya çalışmıştır. en azından kendi bağımsızlığını korumaya çalışmıştır. ama gene aynı burjuvazi doğal bir sonuç olarak ve ikililik kuralına göre bağımsız bir devlet olma savaşından da, istediği sonucu alıncaya kadar vazgeçmeyeceği de açıktı. bu nedenle savaşı sürdürmüş ve istediği koşullar sağlandıktan sonra direk olarak mütarekeyi imzalamıştır.

    bu yazdıklarımdan şu sonuç çıkmasın: "neden daha fazla toprak alınmadı?" bir şeyden bahsetmiyorum. bahsettiğim şey ülkenin sadece kurumsal olarak değil, ideolojik olarak bağımsızlığıdır. ama bunu başarabilen bir sermaye sınıfı dünyada yoktur, en azından sermaye birikimini geç tamamlayan yani geç kapitalistleşen ülkelerde. emperyalizm çağında bağımsızlık burjuvaziden değil farklı yollardan geçiyordu, o günlük bunu yapabilecek güçler nitel anlamdaki güçsüzlüklerinden başaramamışlardır.

    peki ama bir soru ortaya çıkıyor: emperyalist güçler nasıl türkiye'nin kurulmasına izn vermişlerdir? elbette burada kazanılan bir savaşa ve haliyle oluşan bir meşruiyet var. ülkenin iç dinamikleri bir savaş kazanmış ve en sonunda asıl emperyalist güçle karşı karşıya gelmiştir. bu noktada ise politik denklem devreye girmiştir. yani emperyalizm normal bir anda böyle bir bağımsızlık savaşı ile yakalansa belki türkiye cumhuriyeti'nin kuvvetlerini geri püskürtebilirdi. ama devreye doğumuzda yer alan bolşevik devriminin muzaffer başarısı ve politik gücü vardır. emperyalist kamp sürekli olarak kendi içinde bölünmekte, maddi olarak bir sosyalizm tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedir. 1922 yılında dahi, sovyetler polonya'da yenildiği halde, bu korkuyu içinde hissediyordu. politik bir güç olan reel sosyalizmin tehlikesinden böylesine büyük bir kapitalist ülkeyi içine sindirmek zorunda kaldı. bolşeviklerin sadece maddi ve manevi yardımları yoktur kurtuluş savaşına, yukarıdaki denklemdeki konumlanışları türkiye cumhuriyeti'nin emperyalist kampça kabul edilmesine neden olmuştur.

    artık şu açık: türkiye cumhuriyeti'ni kuran burjuvazi hem fiziksel anlamda hem de ideolojik anlamda 1923 paradigmasından vazgeçmiştir. bunu burjuva ideologlarının 1923 paradigmasına karşı hazırladıkları siyasal düzlemlerde görebiliyoruz. çünkü reel sosyalizmin olmadığı bir dünyada politik denklemler yeniden kuruldu. türkiye kapitalizmine düşen payda eski kurucu düşüncesinden uzaklamşmak ve onu tasfiye etmekte buldu. cumhuriyetin tasfiyesi, emperyalistlerin bir eğilimini bize göstermekte. ulus devletin yok olduğunu söyleyen emperyalist ülkelerin yaptığı şey, hiyerarşide küçük olan ülkekeleri daha küçük parçalara bölmek, onların siyasal egemenliklerini işçi sınıfından uzak noktalara taşımak anlamına geliyor. bugün türkiye burjuvazisi bunun ideolojik altyapısını kurmaktadır.

    farkındayım, yazı çok uzun oldu ve dışsal açıdan bakınca amacından saptı gibi. ama yapılan şey basit: bu iddiaların arkasında ciddi bir ideolojik birikimin olduğunu göstermek. buna karşı çıkmak ise milliyetçi-şoven çizgilerin işi olmadığı. mevcut statükoyu savunmak ise tasfiyenin hızlanmasından başka bir anlama gelmiyor. şunun kabul edilmesi şart: kurtuluş savaşı döneminin öyle aman aman bir anti emperyalist bir birikiminin olmadığı ve mülk sahibi sınıfların her daim korkaklıklarının ve paranoyalarının ne kadar etkili olduğunu teşhir etmek.

    çözüm belli: bu ideolojik birikim mülk sahibi sınıf tarafından besleniyor. bunun çözümü ise o sınıfı tasfiye etmek ve toplumsal alanını tıkamaktır. aksi halde, kurtuluşun gideceği nokta brüksel'deki, washington'daki merkezlerdir. ibre ise orayı gösteriyor şimdilik.

    ekleme: imla.
    11 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük