tanımlar içinde pek çok konuda kullanılıp açıklanmış değerlendirilmiş araf. yalnız ilk tanımı aşkla pekiştiren bir tanımını* görünce alıntılayıp koymak istedim buraya. herkesin elbet hayatında bir arafı vardır.
--spoiler--
Araf'ta aşk yalnız yaşanır. Neden mi? Orada kendinden başkasını sevemezsin. çünkü sana birileri ya da kendin için çarpacak bir yürek vermezler. Dirildiğini sanırsın ama ruhun hala kafestedir. Kurtulmak istesen gideceğin yer yok, sevdiklerin yoktur.
Yalnızca sen varsın. Yaşayacak bir gündüzün bile yokken nasıl geceyi ararsın? Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın. Yalnız kendine ağlar, yalnız kendine gülersin, sonsuza kadar aklından çıkmaz; sen mutlak kaybedensin. Akrebin beynindedir, damarlarına zamanın zehrini zerk eder ve sen açlığı öğrenirsin, dişlerin sadece kelimeleri öğütür, yeis, yuttuğun en acı lokmandır. Yaşadığın ve kıyısını bir türlü bulamadığın kum denizinde cenneti unutur, gördüğün herkesten ölüm dilenirsin. ''Keşke'' dersin, beni gerçekten sevenin aşkına karşılık verseydim. Aşk yalnız yaşanır, kendini seversin ve Araf yalnızların ülkesi olur. Unutulmuşların toprağında tek tanıdığın sen olursun hiç kimse seni anlamasa da, hiç kimse sana bakmasa da sen o ülkenin en meşhurusun. Neden mi? şunu asla unutma! Araf'ta kalanların sonuncususun.
Aşk semadan inerken, sen şemsiyeni açıp karanlıkta gördüğün en uzak noktaya ulaşmak için aldırmadan yürümüştün bir zamanlar. şimdi aşka susamış dolaşmaktasın, sözlerini hatırlayamadığın şarkılar, bilmediğin yerlerde söylenmekte ve sen kendi kendine mırıldanırsın seslerin yankısını arada duyduğun zaman. Araf'ta dolaşırken üzerine basmaktan korktuğun gölgen bile senden yukarıdadır şimdi. Nerde eski günlerin ve dünyanın tatlı serinliği dersin ve gözyaşlarıyla karışık sahte ağıtlar düzersin. Dirildiği için matemde olanlarla birliktesin. Kurtarıcı bekleme sakın. Araf, kızgın kumlarıyla sarmalarken seni, sen kimi bekleyeceksin, şimşekleri durduracak, ateşi mi söndüreceksin? Kum denizinde çakılmışlarla birlikte karanlığın meçhul kızıllığında sıralanmış, adlarını meleklerin bile unuttuğu meçhullerin kervanına katılmak için ölümün çıkıp gelmesini istemektesin. Araf'ın aşıkları ölümü ister. Neden mi? Belki de istedikleri gibi ölemedikleri için.
Lügatine hatayı ve hezimeti almamış bir komutan gibi tek kişilik ordunla kime karşı savaşmaktasın? Sen öldün bilmiyorsun, kral öldü yaşasın yeni kral diyenler bile evlerine varmadan cennet ya da cehenneme çekildiler. Adın not düşülmemiş kitaplara. Hamsun'un Açlık'ı oynanıyor etrafında. şenlik ateşler yakılmış gibi gökyüzü yanıyor. Belki de senin ölümün kutlanıyor Babil'de. Artık zafer senin değil, yenmenin hükmü kitaplarda kaldı, sen, en büyük yenilgini mezara konduğun gün aldın. Yalnız senin doğruların var ve yalnız sen bilirsin en iyiyi. Mükemmele ulaşmaya ramak kalmıştı, ölümü öldürseydin eğer. Hatalıyım dememek için bahanen çoktur, fırsatın olsaydı eğer, sana hatalısın diyenleri doldururdun çukurlara. Ama sadece kendini kesersin ve sadece kendine saplarsın ölümsüzlüğün ve unutulmuşluğun hançerini. Kükresen bile sen aslan değilsin, çakallar arasında bile yer beğenemezken, ne cennete ne de cehenneme layık olamamış yinede kendine ölümsüz bir krallık beklemektesin. Dikkat et; hep duyulmakta, hep görülmektesin. Sen nefsini, zaman seni sömürmekte ve Araf, sevgisizliğe mahkum olanlarla kaybedişini kutlayanları beslemekte.
Araf'ta batışı izlenirken zevk verecek ikindi güneşi olmaz. Burada sadece, hep ben seslerini duyarsın, göreceğin ise insanlığını yitirmişlerle yakılmış ateşlerin aydınlığında Allah kelimesini hatırlamak için koşuşturanların çığlıkları olur. Bazen cehennem, cezam bitse de kurtulsam diyenler için kurtuluş kapısı olur. Ama sen affetmediğin için hiç, af dilemeyi bilemezsin. Boynuna, kibir ilmeğini geçirmiş, kendini benliğinle boğmuşsun. Tövbeni tek cümlede kuran, ilk vakitte bozandın, sevmek seni öldürmez ama sevgini sınayana seslendiği beş işaretiyle kızan yine sensin. Aşk Araf'a yakışmıyor. O cennetin malıdır. Sen elinin tersiyle ittin altın tepside gelen nimeti ve açlığına çare şimdi ateşte pişmiş kendi etin olmalı. Sen kaybolduğun gün ancak sevgiyi yitirmiş ve gözlerin kapalı diken tarlalarında gezerken kalmışsındır, kalbin kibirle yıkandığından belki de Araf sadece seninle doldu. ümit hep var oldu, sevgi hep var oldu. Aşka inanmasalar da insanlar acıya inanacaklar ama onlara asla acımayacaklar. Araf, sana aşkı öğretmez, sana aşkı yaşatır en platoniğinden. Bilemeyeceğin kadar çok uzun zaman sonra belki anlarsın kimsenin haberi olmaz senin gerçekten sevmek istediğinden ama kaydın düşülmüştür bir yerde, yalnız kendini sever, Araf'ta, sonsuza kadar unutulsun diye.
--spoiler--