"Ey hep bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim" *
Çok aradım onu. Vapurda, demiryollarında, otobüslerin arka ve en ön köşelerinde, köşe başlarında, kaldırım üzerine düşen sonbahar yapraklarında, gece çöktüğünde gökte, gündüz ormanlarda, akşam uzak yollarda, sabah kuş seslerinde... bulamadım. Bulamayınca bulamıyor insan.Bugün Eminönü-Üsküdar vapurunda bir adam onu görmüş gibi sevindi. Vapur sahile yanaşınca Yanıbaşımızda sessizce duran orta yaşlı o adam vapurun kapaklarının açılmasıyla garip bir sevinç sesiyle fırladı. Herkes gülümsedi. Adamı gözlerimle takip etmeye çalıştım fakat kısa bir süre sonra ortadan kayboldu. Nereye gitti sahi bu adam? Herkes, o adam biraz önce aradığı bir şeyi bulmanın sevinciyle koşmuyormuş gibi sanki sıradanmış gibi öylece unutuverip işlerine güçlerine dağıldılar. Öncesinde aranılan şey için Tramvayın düğmesine uzun uzun bastım. Onu görmüş gibiydim. Arkadaş yetişsin diye kapıyı birkaç defa açtım, tramvayı beklettim. Arkadaş yetişemedi. ben de binmekten vazgeçtim. geri adım attım. Yine bulamadım, kaçırdım. Belki aradığım tramvaya bindi, eminönü'ne gitti, vapurla karşıya geçti. O adam o yüzden sevindi belki de. Belki ben o adamdım. Ama o burada değildi, burada mıydı sahi? Dün de bir rüyada aradım onu. Geceleyin bir arabadan iniyorduk. Onun poşetinden elmalar düşüyordu yere. Her yer zifiri karanlıktı. Elmaları görebiliyordum ama onu yanımda olmasına rağmen göremiyordum. Sonra büyük bir yere girdik. Sayısız dairenin arasında onun evini bulduk. içeri girmemizle birlikte yüzü aydınlandı, pırıl pırıldı. Buldum ama kaybettim, rüyaydı.