ferhat kentel

entry16 galeri
    10.
  1. devamı:

    68 kuşağında dille kurulan ilişki tabii ki sadece 'şiddet dili' değildi. Ancak bu şiddet dili, o dönemin öğrenci liderlerinden Harun Karadeniz gibi insanları marjinalize etti. Beslendikleri ataerkil zihniyetin modern versiyonuyla mesafe koymayanlar ne kadar 'kahraman' ve 'erkek' olduklarını ispat etmeye çalışıp, 'acil' bir şekilde, en kısa yoldan devrim yapmaya soyundukça militarist iktidar dilini yeniden ürettiler. 'Barışçı yol' gibi zor olanı seçen Karadeniz "çatışmayalım" dedikçe 'pasifistlikle' suçlandı. 'Kahramanlık', 'delikanlılık' ve 'erkek' dilinin şiddeti, pasifistleri 'kadınlaştırdı'. 'Kadın gibi korkak' görünmekten korkan daha sonraki nesiller -78'liler- hızla ve çok daha yoğun bir şekilde şiddet sarmalının içine girdiler...

    işte bugün Harun Karadeniz'ler karşısında Deniz Gezmiş'leri 'hatırlıyorsak', bunun sebebi sadece, en küçük insanlık emaresi taşımayan, Meclis'te "üçe üç!" diye bağıran cellatlar güruhunun, Deniz ve arkadaşlarının idam fermanlarını imzalamalarından kaynaklanmıyor. Bu 'hatırlama', Deniz'lerin ve Mahir'lerin dillerinin 68 gençliğinin çoğulluğundan galip çıkmalarından ve onların eylemlerinin darbeci generaller tarafından dünya çapındaki liberal politikalara uyum sağlamak yönünde en görünür 'düşman'ı tanımlayıp araçsallaştırmalarından kaynaklanıyor daha çok... Sosyal adalet için 60'lı ve 70'li yıllarda sokaklara inmiş, sayısız kayıp vermiş isimsiz işçileri ve mücadelelerini ka'ale almıyor bu 'hatırlama' operasyonu... Çünkü onların mücadelelerini hatırlamak bugün için çok daha tehlikeli... Ve sadece kahramanları hatırlamak, ikonlar, idoller ve kahramanlar üzerinden kendini gerçekleştiren bir dilin devamı için çok daha faydalı...

    Bugün 68'i sorgulayanların varlığına rağmen, kamuoyunda 'milli kahraman-erkek' modelinde sunulan ve ikonlaşan 68, giderek itibarı zayıflayan, hayatın ve toplumun çeşitlenmesiyle birlikte giderek zaafları açığa çıkan kemalist-ulusalcı çizginin "eskiler" deposunda başvurulan bir kaynak olarak işlev görüyor. 68 ve Deniz'ler vasıtasıyla bu iktidar dili ilave bir 'asr-ı saadet' yaratıyor. Ve bu dili kullananlar, her türlü yeniye karşı meşruiyet kazanmış gibi hissediyorlar kendilerini. iktidar dilinin çizdiği sınırlar içinde öne çıkan geçmişi bugün yeniden araçsallaştıranlar, aradan geçen zaman içinde o geçmişin izlediği tekçi ve şiddetli güzergahtan da bağımsız kalamıyorlar. Bugün varlığını sürdüren ve giderek muhafazakarlaşan dilin tahakkümü altında, yeninin getirdiği riskler karşısında, geçmişle yüzleşmek yerine onu basitleştirip, cemaatleşmiş varlıklarını sürdürmek için yeniden kurguluyorlar.

    Sonuç olarak, Türk 68'i özellikle Avrupa ülkelerinden farklı bir seyir izledi. Bu farkta büyük ölçüde Türk modernleşmesine damgasını vuran otoriter eğilimlerden gençlerin de beslenmesi büyük rol oynadı. Ancak bu farkın bir başka nedeni, çok daha basit düzeyde, gençlerin farklı bir toplumsal yapıda evrilmesinden kaynaklanıyordu. Sanayileşmekte ve büyümekte olan Türkiye'de 68'e -farklı devrim stratejilerine rağmen- tek bir dil, darbe ya da devrimle 'devlet iktidarını' ele geçirmenin dili hâkim olurken, örneğin Fransa'da gençler hayatın her alanında seslerini yükseltiyorlardı. Fransa'da sosyal refah devletinin kazandırdıklarının yanısıra makinalaştırdığı insan bedenlerinin özgürlük arayışı, hayatın her alanındaki iktidarı sorguluyordu.

    Sanayileşmekte olan toplumun, militarizmin, ataerkil yapıların, pozitivist, toplum mühendisi vesayetçi anlayışın bütün sıkıntılarını bünyesinde taşıyan ve bu yüzden hayatın her alanını sorgulamayı beceremeyen 'eski' kuşak devrimciler, anlamadıkları yeni kuşakları 'apolitik' olmakla aşağılyorlar... Yeni kuşaklar içinde eski ikonları yücelten birilerini buldukları zaman mutlu olup, fikirlerinin hâlâ geçerli olduğunu zannediyorlar. Ancak bugünün Türkiye'si ise 1968'in Türkiye'si değil; toplumun çok farklı katmanlarından, sınıflarından, kültürel gruplarından yükselen özgürlük talepleri eskinin eskimişliğini çok daha bariz bir şekilde ortaya seriyor. Ve onların beğenmedikleri gençler hayatın tam içinde, hayatı değiştiriyorlar.

    işte bu yüzden bugünün Türkiye'sinde 68'i yeniden düşünmek, iktidara karşı mücadele etmek, sadece tepede kurulu olan bir aygıtın ele geçirilmesini düşünmek anlamına gelmiyor. Bugünün Türkiye'sinde iktidara karşı bütün çoğulluğuyla direniş, eskimiş bir iktidar dilinin parçası olan 1968'i aşarak yeniden ve 'daha fazla 68' her zamankinden daha çok ve esas şimdi gündemde...

    Ferhat Kentel
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük