Bir Avrupa kentinin banliyösündeki bir otelde, Uluslararası Din
Adamları toplantısı yapılmakta imiş.
Bu toplantıda bir Katolik papaz, bir Müslüman imam ve bir Yahudi haham
dost olmuşlar.
Öğle yemeği molasında sandviçlerini alıp, otelin yakınındaki bir
parkta bulunan göle giderek buldukları bir kayıkla gölde dolaşmaya ve
sandviçlerini yemeye başlamışlar.
Gölün ortalarında bir yerde haham özür dileyerek; 'Çok affedersiniz,
Tel Aviv'e acele bir telefon etmem gerek, hemen dönerim' demiş.
Eteklerini toplamış ve gölün üzerinde zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya
çıkıp otele gitmiş. Gerçekten de kısa bir süre sonra dönmüş, gölün
üstünde zıplaya zıplaya yürüyerek kayığa binmiş ve göl turlarına devam
etmişler.
Bizim imam bu ise çok şaşırmış. Allah Allah, adamdaki iman gücüne bak
yahu diye derin derin düşünmüş.
Bir süre sonra papaz izin istemiş; 'Çok affedersiniz, ilacımı almam
gerek, hemen dönerim.' demiş, eteklerini toplamış ve gölün üzerinde
zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya çıkıp otele gitmiş. Olan bitene bizim
imam çok duygulanmış.
Mutlaka benim de yapmam gerek, yoksa Müslümanlığa gölge düşürürüm diye
papazın dönüşünü beklemiş.
Papaz kısa bir süre sonra dönmüş, yine gölün üstünde zıplaya zıplaya
yürüyerek kayığa binmiş ve göl turlarına devam etmişler.
Gölün ortasına gelince bizim imam aşırı heyecanla hazırladığı bahaneyi
unutup 'çok affedersiniz, gidip tespihimin imamesini yağlamam gerek'
deyip uzun bir besmele çekmiş, atmış kendini göle. Tabii doğru suyun
dibine gitmiş.
imam bu ise çok şaşırmış. Yüce Allahım, bu kefereleri suyun üstünde
yürüttün, beni dibe batırdın, olmaz böyle şey. Yüzümü ak çıkar
yarabbim, diyerek uzuuun bir besmele çekmiş ve tekrar atmış kendini
göle. Ve yine gluk gluk deyip dibi boylamış.
Papazla haham bunu tekrar gölden çıkarırken haham, papaza demiş ki:
'Peder Bey, lütfen imam efendiye taşların yerini gösterin, yoksa
adamcağız kendini helak edecek'.