tam vira demir deyip demir alinirken limana söyle bir göz atıldığında vazgecilip demiri yerinde oynatmamakla karar vermekle kaduk olacak hadisedir.
hani milyarder filminde diyordu ya piyangocu mahmut hoca mesudiyeli mesut efendiye 'peki kacacaksin, peki mesut bey kendinden kacabilecek misin?' mesut bey ise 'bilmiyorum' diyordu.
aklıma simyacinin santiago'nun babasinin sözleri düstü nedense dünyayi dolasip eninde sonunda geri döneceksin mealine geliyordu.
sahi ya bavullar toplanmış biletler alınmış bilinmiz yerlere pusula nereyi gösterirse denerek yola ciktiğinizda nasil ki miknatis demiri ceker siz de yola ciktiğiniz yere mevkiye geri dönmez misiniz?
belki de kulaklarinizda cinlayan if you go away'dir.
ama bütün bunlara rağmen hödüklüğün başat oldugu bir toplumda, hödük bir çağın hödükçe yaşam sartlarında yasamak kişiyi ciddi anlamda azar azar damla damla tüketir.
yudum yudum ölümün en feci hali hastalık kanser ise birakip kaçilmak istenen yer kanserlesmiştir artik.
hiç bir tatlığı olmayan olan tatliliklarin ise egzos dumani gibi sizi boğum boğum boğduğu diyarlardan gitmek gerekir ama nereye?
nereye gitmek gerekir?
insan gittiğinde sadece yer mekan ve ad değiştirdiği vakit egzos dumanlarinin genizde kalan kokularini dayanında götürür.
kişiliğiniz, karakteriniz, düsünceleriniz ve hissetikleriniz bu yolu cizecek kalemdir.
kim istemez herşeyi boşvermeyi sabahlari kalktiğin da? boktan bir günün mirasini yeni doğan günün baslangicinda bir kalemde silebilmeyi. basagirisini yok edebilmek için kahveye ihtiyac duymamayi.
kim istemez huzuru?
kim istemez dünyaya yepyeni gözlerle bakabilmeyi ve sasirabilmeyi?
kim istemez kendini kandirmamayi?
bu konu bayaği teferruatli ve ince ince işlenmesi gerek bir konudur elbette.
herşeyden önce insan hafizasini komple kazimalidir ki birakip gitmek bir işe yarasin.