barış

entry197 galeri video2
    158.
  1. Belki de Kabil’in Habil’i öldürerek yeryüzünün ilk cinayetini işlediği gün, düşmanlığın ilk tohumu serpildi yeryüzüne…
    insanlık yarı beline kadar saplanınca düşmanlığa, eli kolu tutmaz oldu haliyle.
    Ondan bir türlü dik durmayı başaramıyor oluşu, ondan bunca savaş, bunca katliam, bunca acı…
    Sırtında bir kambur gibi taşıyor sevgisizliğini…
    Önce pırıl pırıl doğuyor oysaki… Sonra kendisiyle tanışıyor ve kendisiyle tanıştığı an başlıyor savaşı.
    Sana düşman, bana düşman, bastığı toprağa, dirseğini kırıp da yediği ekmeğe düşman kesiliyor.
    Düşmanlığıyla kana buluyor, haritada yerini bile bilmezken, ayaklarını basabildiği her köşeyi.
    Söylesene, hangi dava daha yücedir bir insanın hayatından?
    Söylesene, hangi toprak daha değerlidir bir çocuğun umutlarından?
    Savaş hiç bitmiyor yeryüzünde, sadece şekil değiştiriyor.
    Ülkelerin savaşı bitse bile, insanların birbiriyle savaşı hiç durmuyor.
    Bir güvercin ağzında zeytin dalıyla geliyor, konuyor insanlığın sol omzuna…
    Sonra bir patlama sesi daha!
    Zengin ol, fakir ol, Türk ol, Rum ol, yoksul ol, düşkün ol… Ne olursan ol, hepimiz düşmeyecek miyiz toprağa?
    Hikâyenin sonunda hepimizi kurtlar yemeyecek mi?
    Öyleyse bu hırs, bu öfke, bu kin niye?
    Burası dünya yahu! Burası bu kadar işte, iki metrelik çukur kadar sana!
    Dünya senin olsa neye yarar ki, kalbinde barışa ufacık bir yer ayıramadıktan sonra?
    “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.”, demiş ‘Koca’ yürekli biri.
    Yine dizmiş yan yana büyülü kelimeleri, barış ebediyete kadar ‘Yaşar’ orada şimdi…
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük